Popis: |
Ekonomik, sosyal, kültürel ilişkilerin değişmesi, gelişmesi ve karmaşıklaşması; mirasbırakanların malvarlıklarının, onlara “resmî olarak” yakın kişiler olan mirasçılar tarafından bilinmesini zorlaştırmaktadır. İçeriği bilinmeyen bir mirası kabul veya reddetmek, mirasçıların kendi malvarlığını da tehlikeye atabilir. İşte bu sakıncanın ortadan kaldırılması ve mirasın reddi veya kabulü yönündeki tercihin güvenle kullanılabilmesi için resmî defter tutma kurumu ihdas edilmiştir. Resmî defter tutma kurumunun amacına ulaşabilmesi için mirasbırakanın malvarlığının hukukî işlemlere ve takiplere karşı korunması gerekir. Kanun koyucu, mirasbırakanın malvarlığının mümkün olduğunca değişikliğe uğramaması için bazı tedbirler almıştır. TMK m. 625’e göre, resmî defter tutma süresince takip yapılamaz. Resmî defter tutma süresi boyunca uygulanabilecek ikinci hüküm ise İİK m. 53’tür. Buna göre, kabul ve redde ilişkin TMK’daki süreler boyunca takip geri kalır. İlk hüküm resmî defter tutma süresince doğrudan uygulanabilir nitelikte olan açık bir hükümdür. İkinci hükümde ise resmî defter tutma sürecine ilişkin doğrudan bir sonuçtan bahsedilmemekte; yalnızca takibin tâlik edileceği sürelere ilişkin genel bir yollama yapılmaktadır. Resmî defter tutma sürecinin sonunda da mirasçılara, kabul ve red hususunda bir seçimlik hak tanındığından, ikinci hükmün de resmî defter tutma sürecinde uygulama alanı bulması düşünülebilir. Bu durumda takip hukukuna ilişkin sonuç doğuran bu iki hükmün ilişkisinin ele alınması gerekir. Yargıtay kararlarında çoğunlukla her iki hükme de yer verilmekte ancak bunlar arasındaki ilişki ortaya konulmamaktadır. Öğreti, bu konuda nispeten daha zengindir. Çalışmamız, iki hükmü de ayrı ayrı ele aldıktan sonra bu hükümler arasındaki ilişkiyi irdelemeye çalışmaktadır. |