Popis: |
Toplumu ilgilendiren her türden meselenin hali hazırı, geçmişten bugüne izlerinin sürülmesi, sebep ve sonuçları arasındaki ilişkinin tespit edilmesiyle anlaşılabilir. Batı düşüncesinin, Rönesans, Fransız devrimi ve aydınlanma hareketinin ürünü rasyonalizm, materyalizm, pozitivizm gibi felsefi akımların ve siyasi-toplumsal ideolojilerin giderek hâkim ve itici güç haline gelmesiyle, dinin ve özelde İslam’ın gelenekli idrâki ve kabulleri Cumhuriyet dönemi ile birlikte büyük ölçüde devre dışı bırakılmıştır. Modern Türk şiiri 19. yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkışından bugüne, meseleleri bakımından Batı düşüncesi ile yakından ilintilidir. Bu meselelerden biri de varlık ve Tanrı tasavvurunda vuku bulan kırılma ve değişimdir. Müslüman Osmanlı insanının düşüncesini ve hayata bakışı beş yüzyıl boyunca tevhid merkezli dinamik bir insan-tanrı, insan-kâinat ve kâinat-tanrı ilişkisi temsil etti. Bu idrâk biçimi özellikle 17. yüzyıldan itibaren Tanzimat’a kadar Osmanlı şiirinin anlam dünyasını oluşturdu. Batı ile karşılaşması yalnızca toprak, borçlanma, iktisadi ve mali kayıplarla sonuçlanan savaşlar ile değil, kaçan veya eğitim için gidenlerin beyinlerinin devşirilmesi yoluyla da gerçekleşti. Pozitivist ve rasyonalist düşüncenin tesiri ile yetişen nesiller Cumhuriyet dönemine geçişte dinin etkisinin sıfır noktasına yakın olduğu bir ortama zihnen hazırdılar. Müslümanların yaşadığı coğrafyanın tamamında iç ve dış amillerin yol açtığı insani krizler, varoluş sancıları ve derin felsefi buhran Osmanlı’da da tecrübe edilmiştir. Başlangıçta bunlar üzerinde düşünüp çözüm tekliflerinde bulunacak ilmi, fikri, felsefi ve sosyolojik mesai sarf edecek mütefekkir zümrenin eksikliği sebebiyle, modernitenin tenkidini veya taşıyıcılığını yapma görevini daha çok edebiyatçılar ve şairler üstlenmiştir. Şairlerin etkilendikleri batılı düşünürden izleri şiirlerinden sürülebilmektedir. Dolayısıyla edebiyat sahası ve şiir genelde din idrâki ve Tanrı tasavvurundaki değişimin bariz biçimde gözlemlenmesine imkân sunmaktadır. Bu yazı ile Cumhuriyet dönemi şairleri Turgut Uyar ve Sezai Karakoç şiiri üzerinden Tanrı tasavvurundaki değişim ve bu tasavvurda mündemiç olan ikrar, tereddüt ve reddin tahlili amaçlanmaktadır. Bunun için önce Modern Türk şiirine giden sürecin değerlendirmesi yapılmakta; Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş döneminin en etkili şairlerinden Abdülhak Hâmid’in şiirinde varlığın özü ve Tanrı’yı tanıma meselesinde yaşanan tereddüdün mahiyeti incelenmektedir. Buradan yaklaşık otuz yıl sonra aynı meselenin Cumhuriyet dönemi şiirinde nereye evrildiğini görmek için Sezai Karakoç ve Turgut Uyar’ın yakarış şiirleri karşılaştırmalı bir okumaya tabii tutulmakta ve Tanrı tasavvurunda tereddüt döneminin devam edip etmediği, ikrar ve ret çizgisinde Türk şiirinin nasıl bir manzara arz ettiği araştırılmaktadır. |