Popis: |
Bu makalede, Hindistan doğumlu ünlü Amerikalı Marksist filozof, edebiyat teorisyeni/ siyasi yorumcu Aijaz Ahmad’in yapıtları Weberci yorumlayıcı yaklaşım (verstehende) çerçevesinde tartışılmakta ve incelenmektedir. Kaliforniya Üniversitesi, Irvine Beşerî Bilimler Okulu’nun Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nde kadrolu profesör olarak görev yapan Ahmad (1941-2022) uzun yıllar bu bölümde edebiyat teorisi alanında son derece nitelikli eserler kaleme almıştır. Aijaz Ahmad, 1941 yılında İngiliz yönetimindeki Muzaffarnagar’da doğmuştur. Hindistan’ın bölünmesinin ardından ailesiyle birlikte Pakistan’a göç etmiştir. Ahmad, Teoride Sınıf, Ulus, Edebiyat adlı kitabında esas olarak sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı harekette teori ve teorisyenlerin rolünü tartışmaktadır. Ahmad’in postyapısalcılığın ve postmodernist maddi tarih anlayışlarının savunucularına karşı argümanı, bu tür postkolonyal araştırmaların ortaya çıkışından bu yana çok az şeyin başarıldığı gerçeği etrafında şekillenmektedir. Aijaz Ahmad, dünyada en çok “Teoride Sınıf, Ulus, Edebiyat (Jameson, Salman Rüşdi, Edward Said Eleştirisi)” kitabıyla tanınmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra milliyetçilik, Hindistan yarımadasından Afrika’ya, Latin Amerika’nın bazı bölgelerine ve Pasifik Okyanusu’na kadar çeşitli bölgelerde Batı emperyalizmine karşı direnişin temel ifadesi olarak ortaya çıkmıştır. Bandung Konferansı ve Bağlantısızlar Hareketi’nin oluşumuyla birlikte, Avrupa’nın birçok eski kolonisi, ne ileri kapitalist “Birinci Dünya”ya ne de sosyalist “İkinci Dünya”ya bağlı olmayan ortak bir blok oluşturmak üzere bir araya geldi. Bu tarihsel bağlamda, “Üçüncü Dünya edebiyatı” kategorisi ortaya çıktı; bu kategori hem metropol Batı’da hem de Üçüncü Dünya’nın anavatanlarında başlı başına bir bilimsel ve eleştirel çalışmalar endüstrisini doğurmuştur. “Üçüncü Dünya” edebiyatını ve kültürlerini homojenleştirmeye yönelik artan eğilime karşı çıkan Aijaz Ahmad, “sömürgeci söylem”, “post-kolonyalizm” üzerine temel teorik ifadelerin coşkulu bir eleştirisini üreterek çağdaş düşünceye hâkim olan basmakalıp düşüncelerin veya kibirlerin çoğunu ortadan kaldırmıştır. Yaptığı şey bir anlamda kültürel eleştiridir. Diğerlerinin yanı sıra Fredric Jameson, Edward Said ve Subaltern Studies grubunun uzun değerlendirmelerinin yer aldığı “In Theory” de aynı zamanda Hint edebiyatı kavramı, “Üçüncü Dünya” teriminin soykütüğü ve bu kavramın hangi koşullar altında oluşturulduğuna dair parlak analizler de içermektedir. Metropol entelektüel çevrelerinde sözde “sömürgeci söylem teorisi” ortaya çıkmıştır. Ahmad, bu söylem teorisini de şiddetle eleştirmekteydi. Aijaz Ahmad, çağdaş düşünce ve edebiyat teorisyeni olarak tanınan önemli bir isimdir. Ahmad, özellikle postkolonyalizm ve küreselleşme konularında derinlemesine analizler yapmış, eleştirel teorinin politik ve kültürel bağlamlarını incelerken, edebiyatın ve popüler kültürün nasıl ideolojik araçlar olarak işlev gördüğünü araştırmıştır. Onun eserlerinde, Batı merkezli düşünceye karşı duran ve alternatif bakış açıları sunan bir yaklaşım göze çarpar. Özellikle “In Theory: Classes, Nations, Literatures” adlı eseri, postkolonyal eleştirinin önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir ve küresel güç ilişkilerini edebi eserlerle ilişkilendirme çabası dikkat çeker. Ahmad’ın çalışmaları, kültürel üretimin siyasi ekonomiyle ilişkisini anlamak isteyenler için vazgeçilmezdir. Edebiyat ve medyanın nasıl hegemonik güçler tarafından şekillendirildiğini ve nasıl direniş potansiyelleri taşıdığını eleştirel bir gözle değerlendirir. Böylece, onun analitik yaklaşımı, hem akademik çevrelerde hem de politik tartışmalarda derin etkiler bırakmıştır. Ahmad, küresel güç dinamiklerini anlamak ve değişen dünya düzeninde yer almak isteyenler için önemli bir rehberlik sunmaktadır. Aijaz Ahmad, Edward Said’in çalışmaları ve düşünceleri hakkında çeşitli görüşler ileri sürmüştür. Özellikle postkolonyal teori ve kültürel çalışmalar bağlamında Said’in etkisi ve katkıları üzerine değerlendirmeler yapmıştır. Ahmad, Said’in “Oryantalizm” adlı önemli eserini önemli bir dönüm noktası olarak kabul eder. Bu eserinde Said, Batı’nın Doğu’yu (Oryantalizm olarak adlandırdığı şekilde) nasıl bir imgelemeyle ve bilgi üretimiyle ele aldığını eleştirir. Ahmad, bu eleştirinin Doğu’nun Batı tarafından sömürülmesi ve kontrol edilmesinde nasıl bir rol oynadığını vurgulayan önemli bir analiz olduğunu belirtir. |