Popis: |
Farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan Çorum ili İskilip ilçesi köklü bir geçmişe sahip olmasına rağmen kent tarihçesiyle ilgili bilgilerin oldukça yetersiz olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle İskilip antik dönemi ve isimlerine ilişkin literatüre yansımış verilerin başka kentlere atfedilen isimler olması bir karmaşa neden olmuştur. Bu süreç zamanla kaynaklardan aktarılarak farklı kentlerin tarihçeleri İskilip tarihçesi veya şehrin adı olarak kabul edilmesine yol açmıştır. Kentin antik isimleri üzerine birçok önerinin sunulduğu (Andrapa, Klaudiopolis, Neoklaudiopolis, Tavium, Bloacium, Pejum, gibi) ancak bunların hepsinin farklı kentler olduğu sahada yapılan multidisipliner çalışmalarla belirlenmiştir. Paphlagonia bölgesi içerisinde bulunan kentler haritalar üzerinden incelendiğinde altı önemli kent karşımıza çıkmaktadır. Bu kentlerin büyük bir kısmının bugün hangi şehirlerin sınırlarında olduğu yaklaşık olarak belirlenmiştir. Fakat haritalarda “Dadybra” olarak belirtilen kentin sınırlarının nerelere kadar uzandığı veya tam olarak neresi olduğu net olarak bilinmemektedir. Her ne kadar kaynaklar “Dadybra” olarak zikredilen kentin Safranbolu olabileceğini belirtmiş olsalar da bu tezi destekleyen veriler oldukça sınırlıdır. Dadybra kenti ile ilgili bilgi eksikliği ve karmaşası İskilip tarihçesinde karşılaştığımız boşluğu doldurmamıza imkân tanımamıştır. Bu çalışma kapsamında vurgulanan en temel şeylerden birisi İskilip kentinin Paphlagonia bölgesi içerisinde değerlendirilmesi ve önemli kentlerinden birisi olduğudur. İskilip tarihinin erken dönemlerine ilişkin bu tezimizin en somut kaynaklarını da kaya mezarları oluşturmaktadır. Şehrin tarihçesindeki eksikliği gidermek, kentin tarihi kimliğinin ortaya çıkarılmak ve farklı medeniyetlerin izlerini sürmek için günümüze ulaşan eserleri incelemek ve kronolojik çözümlemelerini yapmak gerekmektedir. Buna ilave olarak ilk yerleşimlerden başlayan yayılım halkasının İskilip Kalesi, yivlik tepesi ve çevresi olduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla İskilip Kalesinin güney eteklerinde konumlandırılan kaya mezarları bu bölge için en erken kaynaklardan birisini oluşturarak İskilip tarihine ışık tutmaktadır. İskilip Kalesi şehir kotundan yaklaşık olarak 100 m. yükseklikte bir anakaya kütlesinin üzerine oturmaktadır. Kale yerleşiminin güney bölümüne doğru bakan cephesinde yaklaşık 15 m. yüksekliğe kadar çıkabilen anakayalara oyulmuş mezarlar bulunmaktadır. Bunların sayısının toplamda beş tane olduğu bilinmekteydi fakat 1995 yılı Ocak/Mayıs aylarında İskilip Belediyesi tarafından yapılan yol çalışmaları sonucunda D kaya mezarı olarak adlandırdığımız bir kaya mezarı daha ortaya çıkartılmıştır. 1995 yılına kadar haberdar olmadığımız ve bugüne kadar da hiçbir bilimsel çalışmada münferiden değerlendirilmeyen bu mezar, çalışmamızda tüm ayrıntılarıyla incelenmiştir. Bununla birlikte bu mezarın batı ve doğusuna yerleştirilmiş A-B-C-E-F isimleriyle adlandırdığımız kaya mezarlarının rölöveleri alınarak fotoğrafları çekilmiş, autocad ortamında çizimleri yapılmıştır. A kaya mezarının üçgen alınlığında var olduğunu düşündüğümüz bir eros kabartması yine ilk defa bu çalışmada verilmiştir. Kaya mezarın içerisinde ölünün yatırıldığı kline ve güneyinde bulunan portiko bölümleri tüm işçilikleriyle sunulmuştur. Bu çalışmanın en önemli bir başka verisi de İskilip kaya mezarlarını fotoğraflayan gezginlerin 1885 yılına tarihlenen bir fotoğrafı üzerinden hareket ederek hasar kayıtlarını vermiş olmamızdır. Kaya mezarları üzerindeki hasarların tespit edilmesi onlara ilişkin restorasyon tekniklerinin sunulması açısından ayrıca önemli bir çalışmadır. Özellikle C mezarının sütunlarının yok olması, A mezarının bir zamanlar farklı işlevlerde kullanılmasının belgelenmesi, B mezarının portiko bölümünde bulunan sütunun bugün olmadığının tespit edilmesi, B mezarında bulunan kline bölümünün ilk hallerinin nasıl olduğunun vurgulanması, E mezarındaki hayvan figürlü başlıkların neler olduğu ve ne ifade ettiği konuları bu çalışmada sunulmaya çalışılmıştır. Başka bölgelerde örneklerine rastlanmayacak zenginlikte veriler sunan E mezarının üçgen alınlığı farklı bölgelerdeki kaya mezarlarıyla karşılaştırılarak dönemi içerisindeki yeri ve üslubu belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan tüm çalışmalar sonucunda mezarların Geç Helenistik-Roma Dönemi içerisinde bir döneme ışık tuttukları belirlenmiştir. |