Popis: |
Modern döneme damgasını vuran Batı rasyonalitesi, düşünen, tasarlayan bir “benlik” anlayışı ile geri kalan her şeyi nesneleştirip sınırlamak suretiyle özgün yapılara imkân tanımamıştır. Kendisini pozitivizm, hümanizm, muhafazakarlık, deneyselcilik, bilimsellik ve postmodernlik olarak açığa vuran bir rasyonalite ve benlik, İslam düşünürlerinin benlik inşalarını etkilemiştir. Nitekim bu yapılar karşısında Müslüman düşünürler tatmin edici cevaplar ya da paradigmatik öznellik/kendilik modelleri ortaya koyamamışlardır. Bunun nedeninin “yaşayan insan” dan çok, tarihsel süreçlerde açığa çıkan “üretilen insan”a yoğunlaşmanın olduğu söylenebilir. Bu durum, varlıktan düşünceye yönelik bir etkileme sürecini temsil eden usûl kavramı yerine düşünceden varlığa doğru düşüncenin soyut ilkeleri ışığında yönelişi temsil eden modern kartezyen metot kavramına geçiş ile de açıklanabilir. Çalışmamız, yukarıda ifade edilen durum karşısında benliğin inşasında İslam düşüncesine yeniden öznel bir etkinlik kazandırma amacıyla ahlak felsefesi üzerinden çözüm yolu öneren çağdaş iki düşünürün tekliflerini değerlendirmektedir. Her ne kadar yaklaşımları farklı olsa da Burhanettin Tatar ve Taha Abdurrahman benliği nesnel süreçlerle temellendirmek yerine daha yaratıcı önerilerle inşayı teklif etmektedirler. Tatar’ın ahlak felsefesi önerisi; tefsir ve hadis gibi temel disiplinleri genel ahlak felsefesinin unsuru olarak ele almaktır. Taha Abdurrahman da halihazırda yaşanan benlik krizlerinin makasıd ilkesinden uzaklaşan epistemik yöntemin otoritesinden kaynaklandığını ileri sürerek ahlakı otorite kılan benliği inşa etmeyi amaçlar. Nitekim her iki düşünür de yaşanan kriz karşısında çok önemli varoluşçu çözümler teklif etmektedirler. Ancak kimliğe istikamet verecek ufuk ve mevcut duruma uygun kavramlar konusundaki güçlü temellendirmelerine karşın benliğin asıl göstergesi olan bireysel tutumlar ve yeni dengelerin kurulması konusunda zihinlerimizi yeterince açıklığa kavuşturamamaktadırlar. |