Popis: |
Neo-klasik teori tarafından desteklenen liberalizasyon uygulamaları, gelişmekte olan ülkelerde 1970’li yıllar sonrası hız kazanmıştır. Küreselleşme ile birlikte uluslararası sermaye hareketleri daha verimli/karlı alanlara doğru hareket etmekte, böylece yatırımcılar sürekli kar peşinde koşmakta gelişmekte olan ülkelerde tüketim ve yatırım imkânlarını arttırarak büyümelerini sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ancak daha sonra ortaya çıkan finansal krizlerle birlikte, ekonomi literatüründeki önemli tartışmalardan biri, uluslararası finansal liberalizasyon uygulamaları sonrası “göreceli yoksul ülke ya da bölgelerin, gelişmiş ülke büyüme oranına sahip olup olmayacağı”dır. Neo-klasik büyüme modeline göre ekonomiler, başlangıç değerlerinden bağımsız olarak ortak bir durağan-durum dengesine yakınsarlar.Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelere göre daha hızlı büyüyeceği anlamına gelen yakınsama teorisi birçok ampirik çalışmanın da temel konusu olmuştur.Finansal liberalizasyon ve uluslararası sermaye hareketlerinin gelişmekte olan ülkeler de tüketim ve gelir yakınsaması, ulusal yatırım ve büyüme, makro ekonomik politika başarısı, makro ekonomik politika hedeflemeleri ve bankacılık sistemi üzerine potansiyeler faydaları olabildiği gibi, uluslararası sermaye hareketleri kırılganlığı, sistematik riskler (Asimetrik Enformasyon, Ahlaki Tehlike, Buluşma Etkisi), yabancı banka riskleri gibi potansiyel maliyetleri de bulunmaktadır. Bu çalışmada uluslararası sermaye hareketleri ve finansal liberalizasyon süreci açıklandıktan sonra gelişmekte olan ülkelere olan potansiyel fayda ve maliyetleri analiz edilecektir. |