Âlî İsnad Arayışlarının Meyvesi: es-Sâbık ve’l-Lâhik
Autor: | Tuğçe Günaydın |
---|---|
Jazyk: | English<br />Turkish |
Rok vydání: | 2022 |
Předmět: | |
Zdroj: | Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, Vol 26, Iss 2, Pp 903-915 (2022) |
Druh dokumentu: | article |
ISSN: | 2528-9861 2528-987X |
DOI: | 10.18505/cuid.1156465 |
Popis: | Bu makalenin amacı âlî isnad ile es-sâbık ve’l-lâhik tabirlerinin ilişkilerini ortaya koymaktır. Âlî isnada bu tür nakilleri arayışların başladığı 2./8. asırdan itibaren muhaddislerin yoğun ilgisi görülmüştür. Makalede âlî isnada yönelik bu gayretlerin es-sâbık ve’l-lâhik teriminin ortaya çıkmasına zemin hazırlaması incelenmektedir. Benzer şekilde es-sâbık ve’l-lâhik teriminin âlî isnad arayışlarını teşvik etmesi irdelenmektedir. İki kavram arasındaki bu bağlantıyı tespit amacıyla öncelikle veri dokümantasyon tekniği kullanılmış, hadis tarihinden, çeşitli hadis usûlü ve tabakat eserlerinden elde edilen veriler bu manada incelenmiştir. Ardından her iki konu arasındaki bağlantı bu alanda yazılmış ilk eser olan Hatîb Bâğdâdî’nin (öl. 463/1071) es-sâbık ve’l-lâhik’i üzerinden elde edilen verilerle ortaya konulmuştur. Hatîb Bağdâdî’nin kavramı ortaya koyan ilk kişi olması, onun eseri üzerinden yapılan incelemenin önemini daha da artırmaktadır. Makalede konular arasındaki irtibat teorik anlamda üç açıdan incelenmiştir. Öncelikle muhaddislerin âlî isnada dair yönelimlerinin es-sâbık ve’l-lâhik kavramının oluşmasına nasıl bir zemin hazırladığı tarihi veriler üzerinden değerlendirilmiştir. Ardından konular arasındaki irtibat hadis usûlü ve tabakat müelliflerinin açıklamaları üzerinden irdelenmiştir. Hadis tarihi verileri incelendiğinde 2./8. asırdan itibaren özellikle de 3./9. ve 4./10. yüzyıllarda muhaddislerin âlî isnad semâı ve naklini teşvik ettikleri görülmüştür. Âli isnada yönelim sonucunda tek bir muhaddisten nakleden dede ve torunların bulunması, hadisçilerden bir kısmının büyüklerin rivayetini küçüklere nakletmekle övünmesi gibi hususlar es-sâbık ve’l-lâhik kavramının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Ayrıca yüzyıl olarak Hz. Peygamber’den uzaklaşıldıkça ona kısa bir isnadla ulaşmayı sağlayan âlî isnadlar daha çok önem kazanmıştır. Bu durum da es-sâbık ve’l-lâhik kavramının neden 5./10. asırda oluştuğunu açıklar niteliktedir. Ayrıca bu kavramı Hatîb Bağdâdî’nin gündeme getirmesinin de bir tesadüf olmadığı belirlenmiş ve söz konusu muhaddisin âlî isnada yönelik ilgisinin bir sonucu olduğu anlatılmıştır. Hadis usûlü müelliflerinin iki kavram arasında kurduğu irtibat, es-sâbık ve’l-lâhik kavramının âlî isnad semâını teşvik ettiği yönündedir. Nitekim el-lâhik yani bir muhaddisten son hadis nakleden kişi olmak isteyen hadis talipleri küçük yaşta muammerûn hocalara yöneldiklerinden bu durum âlî isnad semâını desteklemektedir. Tabakat müelliflerinin de el-lâhike ulaşan âlî isnadlarını kaydetme çabaları bu durumun farklı bir tezahürü olarak değerlendirilmiştir. İki konu arasındaki irtibat, Hatîb Bağdâdî’nin kavramla aynı ismi taşıyan eserinden de tetkik edilmiş ve buradan kendisine es-sâbık ile el-lâhik nispet edilen muhaddis, es-sâbık ve el-lâhik’e dair çeşitli bulgular elde edilmiştir. Buna göre es-sâbık ile el-lâhik nispet edilen muhaddislerin uzun ömürlü kişiler arasından seçildiği anlaşılmıştır. Ayrıca Hatîb’in 10 ve üzerinde es-sâbık ve’l-lâhikini tespit ettiği 6 muhaddis özelinde bir inceleme yapılmıştır. Buna göre es-sâbık olarak zikredilen râvilerin genel itibarıyla nispet edildiği muhaddisin hocası ya da akranı olduğu tespiti yapılmıştır. Bununla birlikte hocası ya da akranı olma gibi bir zorunluluğun bulunmadığı, bazen öğrenciler içerisinden de sâbıkların varlığı ortaya konmuştur. es-Sâbıkların genelinin hoca ve akranlardan olması kavramın nadirattan sayılacağını göstermektedir. Zira hadis tarihinde isnad genel itibarıyla öğrenciden hocaya doğru gitmektedir. Ayrıca akranın birbirinden ya da hocanın öğrenciden rivayeti, es-sâbık olarak anılan râvilerin o hocadan hadis naklinin nâzil isnada sahip olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte es-sâbıkın tüm nakillerin nâzil olmadığı sadece o muhaddisten rivayetlerinin nâzil isnad sayılacağı belirlenmiştir. el-Lâhik ise nispet edilen muhaddisten hadis nakleden son kişi olduğu için zaten mutlak olarak âlî isnada sahiptir ve hepsi uzun ömürlü kişilerdir. Bununla birlikte Hatîb’in kitabının eksik yanı el-lâhik olan kişinin sika ya da metruk olmasına dikkat etmemesidir. Ayrıca lâhiklerin sadece sikalardan seçilmesinin gerekliliği belirtilmiş, bu durumda es-sâbık ile el-lâhik arasındaki mesafeyi pek etkilemeyeceği ortaya konulmuştur. |
Databáze: | Directory of Open Access Journals |
Externí odkaz: |