Popis: |
Vahye ve nübüvvete dayalı Din’in en temel kavramı Tevhid, Din’in bütün anlam alanlarına ve insanın zihin dünyasına yön vermektedir. Tevhidi esas almayan hiçbir düşüncenin, fikriyatın Din temelinde bir karşılığı yoktur. Bu nedenle İslam alimleri ve mütefekkirleri Tevhid’i en başat kavram olarak düşünce sistemlerinin merkezine yerleştirmişlerdir. Bir İslam filozofu olan İbn Sina da oluşturduğu felsefeyi, Zat-ı Mutlak ve Vacibu’l Vücud Allah Teala’nın birliğini esas alan Tevhid düşüncesi üzerine bina etmiş; Tevhide gölge düşürecek bütün fikriyatlara karşı çıkarak, Allah Teala’nın zatına yönelik şirk unsurlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir mücadele vermiştir. Bu çerçevede, İbn Sina’nın felsefi argüman ve kavramlarla ortaya koymaya çalıştığı ve “genel kavramların ilkinin, yani varlık ve birliğin bilgisi, en üstün bilinenlerin en üstününe yani Yüce Allah’a ve ondan sonraki sebeplere dair en üstün bilgi, Allah’ı bilmenin bilgisi, diye tanımladığı” Felsefe-i Ûlâ içerisinde Tevhid esasından yola çıkarak amaçladığı şey, Zat’a yönelik dolaylı şirk anlayışlarını önlemek, Vacibu’l Vücud’u bu tür yaklaşımlardan tenzih etmektir, denebilir. İbn Sina, külliyatının değişik yerlerinde Tevhid anlayışına yer verdiği gibi özellikle ‘Risalet-ü’ Arşiyye’de’ ve ‘İhlas Suresi Tefsirinde’ bu hususa özel olarak dikkat çekmiştir. |