Popis: |
Allah Teâlâ’nın insanları esenliğe ulaştıracak mesajlarını doğru anlayabilmek için, Kur’an’ın ilk muhataplarının sahip oldukları zihniyeti dikkate almak zorunludur. Çünkü ilahî mesaj evvelemirde muhatap kitlenin lisanı üzere ve onların kültür ve zihin kodlarını dikkate alarak nazil olmuştur. Bu yüzden Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın muradına uygun olarak anlaşılabilmesi için, dil tahlilleri ve sözlük bilgisiyle birlikte Mekke toplum kültürünün de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bilindiği gibi Câhiliye Arapları Allah mefhumundan habersiz kimseler değillerdi. Nitekim ilahî kelamın ilk nazil olan surelerinden itibaren onun Allah’ı bilen ve O’na inanan bir topluma hitap ettiği anlaşılmaktadır. Ancak Mekke müşrikleri Allah’ı en yüce tanrı olarak benimsemekle birlikte O’nun yanı sıra bir takım tanrılar da edinmişlerdi ve onlara da Allah’a ibadet ettikleri gibi tazimde bulunuyorlardı. Bu minvalde Mekke toplumunun günlük yaşamı adeta putların etrafında dönüyordu ve şirk zihniyeti toplumun bünyesini tamamen sarmıştı. Müşrikler, ilah edindikleri putlarına tazimde bulunmalarının yanı sıra bu putların onları kötülük ve felaketlerden koruduğuna, ihtiyaç duydukları şeylerin onlar sayesinde elde edildiğine inanıyorlardı. Anlaşıldığına göre Kur’an’ın ilk muhatapları olan Mekke müşriklerinin tanrı tasavvuru, en üst kademede Allah adında yüce bir tanrının bulunduğu bir “tanrılar sistemi”ne benzemektedir. Vahyin nazil olmaya başladığı vasattaki bu özel duruma mukabil Kur’an, şirk müptelası olan Mekkelileri tevhit zihniyetine ulaştırmayı hedeflemiş ve şirkle amansız bir mücadele başlatmıştır. Bu münasebetle özellikle Mekke döneminde nazil olan âyetleri bu konteksti göz önünde bulundurarak anlamaya çalışmak gerekir. Aksi halde Furkân sûresi 77. âyette olduğu gibi tevhit çağrısı dikkatlerden kaçacak ve Kur’an’ın vermek istediği mesaj hedefine ulaşmayacaktır. Nitekim toplumumuzda hutbe, vaaz ve dinî sohbetlerde dua söz konusu olduğunda, araştırılarak ulaşılmış bir sonuç olmaktan ziyade, ezbere dayalı olarak hemen bu âyet-i kerime akla gelmektedir. Hâlbuki âyet, kanaatimizce farklı bir mesaj vermekte ve bir bütün olarak ilgili muhatabına çağrısını iletmektedir. Ayrıca dil ve gramer bakımından da âyetin yapısı bu âyette yer alan iki cümleyi farklı kişileri muhatap alan iki ayrı cümle şeklinde okumaya müsait değildir. İlgili âyet, metin içi ve metin dışı bağlamları dikkate alınarak ve kendi içinde bir bütünlük oluşturacak şekilde değerlendirildiğinde, âyetin öncelikle ve özellikle Mekke müşriklerini ikaz edici mahiyette olduğunu söylemek isabetli olacaktır. Böylece, Allah ile birlikte putları da ilah edinen ve onlara da tazimde bulunan kimselerin O’nun katında hiçbir kıymetlerinin olmayacağı bildirilmiş olmaktadır. Furkân 25/77 âyetinin içerdiği bu açık mesajın, gerek ilk Kur’an sözlüklerinde gerekse klasik tefsirlerde karşılık bulduğu ve bu eserlerde âyetteki Allah’ın vahdaniyetine yönelik vurgunun ifade edildiği görülmektedir. Ancak ülkemizde tedavülde bulunan belli başlı Türkçe Kur’an meallerine bakıldığında, âyetin bağlamının dikkate alınmamasına bağlı olarak âyetteki tevhit vurgusunun ihmal edildiği anlaşılmaktadır. |