Âlî ve Nâzil İsnada Farklı Yaklaşımlar

Autor: GÜNAYDIN, Tuğçe
Jazyk: turečtina
Rok vydání: 2022
Předmět:
Zdroj: Volume: 10, Issue: 2 639-656
Tokat İlmiyat Dergisi
ISSN: 2717-610X
Popis: This research examines the perspectives of scholars to elevated isnad who are knowledgeable in hadith and other fields of Islamic study. Expressions of praise about elevated isnād, which provides closeness to the Prophet in the isnād, have been involved in many sources and it has been reported that traditionists place a high value on such narrations. On this occasion, there were some critiques, and it was said that the hadiths focus on the issue led them to disregard other matters and even to put authenticity in the background. This time, it was examined how hadith scholars and scholars from other disciplines viewed elevated isnād and what factors they valued when determining authenticity and elevated isnād. Furthermore, the elevated isnād has received so much acclaim that opposing viewpoints have been ignored. The elevated isnād and the value of elevated and descending isnāds have been the subject of debate throughout the history of hadith, with differing perspectives taken by hadith scholars and professionals in other fields. In addition to the expressions of praise in the raised isnād and satire in the descending isnād, the essay seeks to identify and analyze the many scholarly views. Another aim of the study is to examine how value given in the elevated isnād affects approaches to the determination of the authenticity of hadiths. The inquiry spans the 2nd/8th and 4th/10th centuries historically. As a method, the comparison of the history of hadith with information recorded in works of hadith methodology was adopted. In this sense, firstly, the expressions of praise for the elevated isnād and satire about the descending isnād were examined in the determined period time. Although the excess of these words and the explanations that they see an elevated isnād as a chance and a descending isnād as bad luck gives the impression of an orientation towards elevated isnād in all of the hadiths, contrary statements were also found at the same time. The claims that authenticity is more significant than elevated isnād and the idea that elevated isnād is only a worldly decoration are proof that elevated isnād is not always the a priority. The viewpoints on the elevated isnād have also been categorized by hadith method scholars. It has been determined that there are two types of hadith scholars who oppose obtaining such isnāds: those who require it and those who do not care whether the isnād is elevated or descending. It has also been established that some people believe the elevated or descending isnād to be superior in terms of virtue, and it has been acknowledged that the idea that the descending isnād is more virtue-oriented is not seen to be acceptable. The opinions of hadith scholars in the comparison of the veracity and the elevated isnād are another topic of research in the essay. It has been shown that over the investigated centuries, when people were unsure of the hadiths veracity, they abandoned elevated isnads, saw veracity as superior to veracity in comparisons of the authentic-elevated isnad, and did not recognize false narrations as elevated isnad. Additionally, it has been shown that certain liars who attempted to take advantage of the elevated isnāds of knowledge seekers existed, particularly in the 3rd and 4th centuries, although they received little attention in the scientific community. In addition, two opposing viewpoints on the subject of authenticity and elevated isnād have been noted, particularly in the 4th/10th century. This claims that some people reject the elevated isnād when it comes to authenticity and that others want to audition the elevated isnād regardless of how poor it is. Additionally, it has been shown that when authenticity and elevated isnād are put head-to-head, authenticity is often favored. In addition, if the narrators of two isnāds with the same number of narrators are more trustworthy, retentive, or well-known, this circumstance is thought to be a spiritual elevation, according to some, the authenticity of the hadith is a form of elevated isnād. As a consequence, it was found in this study that hadith scholars had differing opinions about elevated isnād throughout the history of the hadith, and that in the first four centuries, the notion of authenticity predominated over the need for the elevated isnād.
Bu çalışma, hadis ve diğer İslami ilimlerde uzman âlimlerin âlî isnada bakış açılarını konu edinmektedir. İsnadda Hz. Peygamber’e yakınlık sağlayan âlî isnada dair övgü ifadeleri birçok kaynakta yer almış ve muhaddislerin bu tür rivâyetlere büyük önem verdikleri belirtilmiştir. Nitekim bu vesileyle bazı eleştiriler de olmuş, muhaddislerin konuya yönelen ilgisinin diğer alanları ihmal etmelerine sebebiyet verdiği ve hatta sıhhati bile geri plana attıkları belirtilmiştir. Bu vesileyle muhaddislerin ve diğer alanlardaki âlimlerin âlî isnada yaklaşımının nasıl olduğu ve sıhhat ile âlî isnad değerlendirmelerindeki tercihleri araştırılmıştır. Zira âlî isnada dair övgülerin fazlalığı, konuyla ilgili farklı görüşlerin göz ardı edilmesine sebep olmuştur. Hadis tarihinde âlî isnada dair muhaddislerle diğer alanların uzmanlarının farklı yaklaşımlarının olduğu ve âlî ile nâzil isnadın faziletine dair çeşitli görüşlerin bulunduğu görülmüştür. Makalenin amacı, âlî isnada övgü ve nâzil isnada yergi ifadelerinin yanı sıra âlimlerin farklı bakış açılarını tespit edip değerlendirmektir. Âlî isnada verilen değerin hadislerin sıhhat tespitine yönelik yaklaşımları nasıl etkilediğini incelemek ise çalışmanın bir diğer hedefidir. Araştırmanın tarihî sınırları âlî isnad arayışlarının başladığı 2./8. asır ile 4./10. yüzyıl arası olarak belirlenmiştir. Yöntem olarak hadis tarihi verileri ve hadis usûlü eserlerinde kaydedilen bilgilerin ortaya konularak karşılaştırılması benimsenmiştir. Bu manada öncelikle belirlenen zaman aralığında âlî isnada dair övgü ve nâzil isnadı yergi ifadeleri incelenmiştir. Bu sözlerin fazlalığı ile âlî isnadı bir şans nâzil isnadı da uğursuzluk gördüklerine dair yapılan açıklamalar muhaddislerin tamamında âlî isnada dair bir yönelim izlenimi verse de aynı dönemlerde bunun aksi açıklamalar da tespit edilmiştir. Nitekim sıhhatin âlî isnaddan önemli olduğuna dair yapılan açıklamalar ve bunu dünya ziyneti olarak değerlendiren görüş, âlî isnadın her zaman öncelik arz etmediğinin göstergesidir. Hadis usûlü âlimleri de âlî isnada dair görüşleri sınıflandırmışlardır. Muhaddislerin bu tür isnadları arayışa karşı tavırları; bunu talep edenler ve isnadın âlî ya da nâzil olmasını önemsemeyenler şeklinde iki kategoride incelenmiştir. Ayrıca fazilet açısından da âlî ya da nâzil isnadı üstün görenlerin bulunduğu tespit edilmiş ve nâzil isnadın daha faziletli olduğu görüşünün makbul addedilmediği anlaşılmıştır. Makalenin diğer bir inceleme konusu ise muhaddislerin sıhhat ve âlî isnad karşılaştırmalarındaki bakış açılarıdır. İncelenen yüzyıllarda genel anlamda muhaddislerin sıhhatinden emin olmadıklarında âlî isnadlardan vazgeçtikleri, sıhhat- âlî isnad karşılaştırmalarında sıhhati üstün gördükleri ve uydurma rivâyetleri âlî isnaddan saymadıkları tespit edilmiştir. Bununla birlikte özellikle 3./9. ve 4./10. asırlarda ilim taliplerinin âlî isnad arzularını istismar etmeye çalışan bazı yalancıların ortaya çıktıkları fakat bunların ilim çevrelerinde ilgi görmedikleri belirlenmiştir. Bunun dışında özellikle 4./10. yüzyılda sıhhat ve âlî isnad meselesine iki farklı bakış açısı tespit edilmiştir. Buna göre sıhhat söz konusu olunca âlî isnadı terk edenler ile zayıf olsa bile âlî isnadı semâ etmek isteyenler bulunduğu ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra genel itibariyle sıhhat ile âlî isnadın karşı karşıya geldiği durumlarda sıhhatin tercih edildiği anlaşılmıştır. Ayrıca hadisin sıhhatini de bir âlî isnad çeşidi olarak değerlendirenler bulunmuş, râvi sayısı eşit olan iki isnadın râvileri daha sika, hafız ya da meşhur ise bu durum manevî ulüv olarak değerlendirilmiştir. Neticede bu çalışmada hadis tarihinde muhaddislerin âlî isnada farklı bakış açıları olduğu tespit edilmiş ve ilk dört asırda sıhhat düşüncesinin âlî isnad isteğinden daha ön planda olduğu belirlenmiştir.
Databáze: OpenAIRE