OTHERNESS IN CHARLES BURNETT’S KILLER OF SHEEP
Autor: | TANAL TATAR, Damla |
---|---|
Jazyk: | turečtina |
Rok vydání: | 2022 |
Předmět: | |
Zdroj: | Volume: 13, Issue: 2 363-387 sinecine: Journal of Film Studies sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi |
ISSN: | 2636-784X |
Popis: | Charles Burnett’in yazıp yönettiği, Hollywood’un da sınırları içerisinde bulunduğu Los Angeles’ın başka bir bölgesi olan Watts’a ışık tutan Koyun Katili (Killer of Sheep, 1977), hikâyesinin ortaya çıkış fikrinden oyuncu seçimine kadar son derece etkileyici ve bir o kadar da gerçekçi tarzıyla sinema tarihindeki yerini almıştır. Umudun ve gerçekliğin çarpıştığı sahneleri, bu sahnelere eşlik eden müzikal zenginliği ve yaşama dair meselelerin işleniş biçimi ile film, seyirciyi anlatılan hikâyelerin bir paydaşına dönüştürmektedir. Bir mahalleyi ve bu mahallede ikamet eden bireylerin hikâyelerini ve gündelik hayat dinamiklerini odağına alarak Burnett, Kuzeyin hikâyesine aşina olanlara Güneyin hikâyesini, oldukça özgün ve bir o kadar da düşündürücü bir biçimde aktarmaktadır. Bir bağımsız sinema örneği olarak Koyun Katili filmi, Hollywood sinemasının dışında, hâkim anlatı tekniklerinin uzağında bir anlatı biçiminden yararlanmaktadır. Bu çalışmada Charles Burnett’in Koyun Katili filmi ötekilik fenomeni özelinde eleştirel bir bakış açısı ile ele alınmaktadır. Film, dönemin hâkim ideolojik kodlarına ışık tutması, bu kodları zaman zaman yeniden üreten Hollywood sinemasının dışında yer alan Siyah Bağımsız Sinema örneği olması bakımından çalışma kapsamında seçilmiştir. İdeoloji ve sinema arasındaki ilişki ve sinemanın bu anlamdaki dönüştürücü etkisi düşünüldüğünde hâkim anlatı biçimlerinin dışında bir anlatı biçimi ve tekniği ile Burnett, izleyiciye gerçeklikleri başka yönüyle sunmaktadır. Koyun Katili filmi ötekiliğin gündelik hayat içerisinde deneyimlenme biçimlerini yansıtarak, ötekilik fenomeninin sınıfsal, ırksal, mekânsal ve cinsiyetçi pratiklerini ortaya koymaktadır. Bu makalede başka bir anlatı türü olan bağımsız sinema özelinde ötekilik fenomenine odaklanılarak, “öteki” sinema, “öteki” mekân ve “öteki” kadınlık deneyimleri üzerinde durulmakta ve bu deneyimler betimsel analiz yöntemi ile tartışılmaktadır. Cinema has a complex relationship with ideology. On the one hand, cinema can be a vehicle for conveying an ideological message and a tool of propaganda; on the other, it can counter such propaganda by presenting perspectives that encourage audiences to question the world off screen. The film Killer of Sheep, written and directed by Charles Burnett, falls into the latter category. Burnett’s film sheds light on Watts, a district in South Central Los Angeles, and it has earned a place in the history of cinema for its narration, casting, and realism. Through its rich soundtrack, handling of life issues, and scenes where hope and reality collide, the film transforms its audience into a partner to the stories being told. By focusing on a neighborhood and the stories and everyday life dynamics of those living there, Burnett conveys the story of South Central to viewers who might well be familiar only with that of Hollywood, its neighbor to the north. This article discusses the phenomenon of “otherness” in Killer of Sheep from a critical point of view. As an example of Black Independent Cinema from outside Hollywood, the film offers an insightful window onto the dominant cultural codes of its era, codes that it both critiques and, in some cases, reproduces. Considering cinema’s transformative power and its relationship with ideology, Burnett presents realities to the audience using a narrative form and technique quite distinct from those of classic Hollywood cinema. The film’s relatively calm style, its musical richness, and the fact that all the elements of life simply exist on the screen at any given moment convince the audience of the reality of the stories being told. Reflecting the ways otherness is experienced in everyday life, the film reveals the class, racial, spatial, and gendered practices of otherness. While a journey without a spare tire and a pot without a matching lid highlight inequality and otherness in the class context, the femininities presented in the private sphere related to motherhood, the kitchen, and cooking also show that inequality and otherness have a multi-layered and gendered character. That these stories are told through the culturally powerful vehicle of cinema is significant, especially given that film has only deepened its hold on the daily life of society since Burnett’s movie was made. With the proliferation and spread of viewing technology, even our phones have become invisible bearers of ideology and mechanisms of persuasion, while also giving greater voice to counterarguments and alternative perspectives. In this context, Burnett’s is an “other” cinema narrative in which an “other” story set in an “other” space conscientiously refrains from overshadowing the “other” of womanhood experiences, thus embracing the socially transformative potential of cinema’s ideological dimension. Focusing on the phenomenon of otherness, this article uses descriptive analysis to explore the experiences of “other” cinema, “other” spaces, and “other” womanhood through the lens of Burnett’s film. |
Databáze: | OpenAIRE |
Externí odkaz: |