TOPLUMSAL DAYANIŞMAYA ZARARLARI AÇISINDAN TEKFİR DÜŞÜNCESİ VE BU DÜŞÜNCENİN GEREKÇELERİNDEN BİRİ OLAN HAKİKATİ TEMSİL İDDİASININ İMKÂNI
Autor: | GÜNEL, Mehmet Emin |
---|---|
Jazyk: | turečtina |
Rok vydání: | 2021 |
Předmět: | |
Zdroj: | Volume: 8, Issue: 2 811-830 Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi |
ISSN: | 2148-4899 |
Popis: | The first and most important action that the messengers sent by God demanded fromtheir society is to believe especially in the unity of God and other faith principles. Faith,which means to trust and confirm, is actually an act of the heart, according to themajority of scholars of kalam. The impossibility of proving the existence or nonexistence of acts of the heart necessitates the acceptance of this claim of the person claims the existence of an act of faith in his heart. Takfir, which means accusing someoneof unbelief, is accusing those who claim to have faith of blasphemy. Except for theobvious actions that make the disbeliever out of faith, such as seeing prophecy asimpossible, the overwhelming majority of the actions that are justified for takfir arepresumed matters open to interpretation because they are difficult to determine. Oneof the understandings that feeds the phenomenon of takfir is that those who claim tobelieve as Allah wills are firmly convinced that they represent the truth. One of the clearproofs of this situation is that many individuals or groups who declare each other asunbeliever see themselves on the true way in the same belief principles. In this case, thetruth is not based on principle and changes place with individuals.The issue of takfir, which is made more dangerous by sincerity strengthened byignorance, continues to exist as a current problem that disrupts the social order. Thus,the determining possibility of the claims of "representing the truth" and "havingdefinite judgments about faith, which is an act of the heart" in terms of scriptures, isimportant to draw attention to the inconsistency of the idea of takfir, which is poweredby these discourses.Keywords: Kalām, Faith, Takfir, Truth, Society Allah tarafından gönderilen elçilerin, toplumlarından istedikleri ilk ve en önemli eylem, Allah’ın birliği başta olmak üzere diğer inanç ilkelerine iman edilmesidir. Güvenmek, tasdik etmek anlamına gelen iman, kelam âlimlerin çoğunluğuna göre aslen kalbi bir eylemdir. Kalbi eylemlerin varlık veya yokluğunun ispatının imkânsızlığı, kalbinde iman eyleminin varlığını iddia eden kimsenin bu iddiasının kabulünü gerekli kılmaktadır. Bir kimseyi imansızlıkla itham etmek anlamında olan tekfir ise, iman iddiasında bulunan kimselerin küfürle itham edilmesidir. Peygamberliği imkânsız görmek gibi, inkâr edeni imandan çıkaran açık eylemler dışında, tekfire gerekçe gösterilen eylemlerin kahir çoğunluğu, tespiti güç olduğu için te’vîle açık zanni meselelerdir. Tekfir olgusunu besleyen anlayışlardan biri de, Allah’ın istediği gibi iman ettiklerini iddia eden kimselerin hakikati temsil ettiklerine kesin olarak kani olmalarıdır. Birbirlerini tekfir eden birçok fert veya grubun, kendilerini aynı inanç ilkelerinde hakikat üzere görmesi, bu durumun açık delillerindendir. Bu durumda hakikat, ilke esaslı olmayıp fertlerle birlikte yer değiştirmektedir. Cehaletle güçlenen samimiyetlerin daha tehlikeli hale getirdiği tekfir meselesi, toplum düzenini bozan güncel bir problem olarak varlığını sürdürmektedir. |
Databáze: | OpenAIRE |
Externí odkaz: |