Endülüs Şiirinde Peygamber Methiyeleri

Autor: ÖZEL, Harun
Jazyk: turečtina
Rok vydání: 2022
Předmět:
Zdroj: Volume: 26, Issue: 2 621-645
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
مجلة الجمهورية الشرعية
cumhuriyet ilahiyat dergisi
ISSN: 2528-9861
2528-987X
Popis: The first eulogies (Qaṣāīd) about the Prophet Muḥammad (pbuh) appeared when he was still alive. Ḥassān ibn Thābit (d. 60/680 [?]), ʿAbd Allāh b. Rawāḥa (d. 8/629) and Kaʿb b. Mālik (d. 50/670), important Muslim poets of the period, praised the Prophet and inspired future generations of poets. Depending on the developments in the following centuries, there had been a great increase in the number of poems sung to express enthusiastic feelings towards the Prophet and to defend him and his Prophethood. Andalusia is one of the places where this genre increased the most. The first examples of the praise of the Prophet appeared in Andalusia during the Mulūk al-Ṭawāʾif period (1031-1090). The praises of the Prophet, which were processed in the poems of asceticism, dirge and elegy until the end of the 5th/11th century, became an independent genre called al-Madāʾiḥ al-Nabawiyyah/Nabawiyyāt thanks to the ever-increasing Ṣūfī thoughts penetrating literary circles. The turning point of the praise of the Prophet in Andalusia, as in the East, is the period of the The Almohads (1147-1238), which coincides with the 7th/13th century. The mawlid celebrations, which were first initiated by the Fāṭimids in the 4th/10th century to give legitimacy to their rule, and held every year in North Africa on the twelfth of the month of Rabi'ulawwal, moved to Andalusia at the end of the The Almohad period and gradually became one of the largest official and religious holidays in Andalusia. Giving awards to high-quality poems read on the mawlid festival and celebrations made all over Andalusia has greatly contributed to the literary richness in this field. In praise of the Prophet, talented poets such as Abū Zayd al-Fāzāzī (d. 627/ 1230), Ibn al-Jannān al-Anṣārī (d. 650/1252), Ibn Jābir (d. 780/1378) and Ibn Zumruk (d. 797/1395) emerged. Abū Zayd al-Fāzāzī, one of the most distinguished Prophetic ode poets of the Almohad period is said to have first pioneered the spread of Prophetic praises in Andalusia before the Iraqi poet Yaḥyā al-Ṣarṣarī (d. 656/1258) and the Egyptian poet Būṣīrī (d. 695/1296). He has a dīvān called al-Wasā’il al-mutaqabbalah, which he wrote in alphabetical order and dedicated to the praise of the Prophet. The fame of the odes he uttered about the Prophet spread as far as North Africa, and it has become a tradition to read his odes on special days. Because of the abundance and quality of Prophetic odes, Ibn al-Jannān, who witnessed the glorious days and the collapse of the The Almohad state, also commemorated the poet Ḥassān ibn Thābit, The Prophet’s Odic Poet. Ibn Jābir al-Andalusī, on the other hand, wrote the second ode in this field after Ṣafī al-Dīn al-Ḥilli (d. 749/1348), the inventor of the axiomatic odes, and became the pioneer of axiomatic odes in Andalusia.The effect of political instability on Prophetic odes in Andalusia, which entered its collapse with the end of the Almohad state, is obvious. According to many poets, salvation from this plight of Muslims in Andalusia is possible by once again adhering to the Sunnah of the Prophet. Probably as a reflection of this idea, many poets from 7th/13th centuries onwards devoted their odes to narrating the Prophet and his Sunnah. Poets who describe the Prophet elaborately in their poems hope to be saved from the troubles they have fallen into and to reach the highest rank in heaven. Poets who touched upon the physical characteristics of the Prophet often likened his smiling face to a bright sun and a full moon. In terms of oratory, they stated that he had a fluent language and never uttered bad words. Andalusian poets, who praised the Prophet with moral virtues such as tolerance, justice and courage, stated that there was nobody more merciful and generous than him due to the abundance of his blessings resembling torrential rain. Andalusian Prophetic ode poets adhered to the traditional forms of Arabic poetry in terms of the structure of eulogy. In the introductory parts of odes, they generally express longing for the Prophet and the holy places. The main theme is mostly the Prophet and his outstanding virtues, and they usually end their eulogies with salutation to the Prophet. Save a few Sufi poets, it can be said that they used simple and understandable language in their poems. The sources of inspiration for their poems are the Qur'an and hadiths. Andalusian poets used non-material axiomatic arts in their poems without disturbing the structure of eulogy. In addition to the art of pun, they provided musicality in the poem with the ‘tent-frame’ meter and rhyme scheme, sometimes supporting it through repetition. It is possible to see all kinds of repetitions in, Ibn al-Jannān's odes.In this study, the place of the Prophet in Andalusia and odes, which are reflections of the love for him, will be examined. In addition, the concept of the Prophet in Andalusia will be explained within the political, social and cultural framework of the period.
Hz. Muhammed’i (s.a.s.) konu alan ilk methiyeler, henüz o hayattayken ortaya çıkmıştır. Ḥassān b. S̠ābit (öl. 60/680 [?]), Abdullah b. Revāḥa (öl. 8/629) ve Kaʿb b. Mālik (öl. 50/670) gibi dönemin önemli Müslüman şairleri, Hz. Peygamber’i methetmiş ve gelecek kuşaklara mensup şairlere ilham vermişlerdir. Sonraki asırlarda ortaya çıkan gelişmelere bağlı olarak Peygamber’e karşı şevkli duyguları dile getirmek, onu ve Risâlet’ini savunmak için söylenen şiirlerin sayısında büyük bir artış olmuştur. Bu türün en çok artış gösterdiği yerlerin başında Endülüs gelmektedir. Endülüs’te Peygamber övgüsünün ilk örnekleri Mulūku’ṭ-Ṭavāif (1031-1090) döneminde ortaya çıkmıştır. 5./11. asrın sonlarına kadar zühdiye, mersiye ve istiṣrāḫ (feryat) şiirlerinin içerisinde işlenen Peygamber methiyeleri tasavvufî düşüncenin de edebiyat çevrelerine nüfuz etmesiyle sürekli artan örnekler sayesinde el-Medāiḥu’n-Nebeviyye/Nebeviyyāt adıyla ifade edilen müstakil bir tür haline gelmiştir. Endülüs’te Peygamber övgülerinin dönüm noktası Doğu’da olduğu gibi 7./13. asra denk gelen Muvaḥḥidler dönemidir (1147-1238). İlk olarak 4./10. yüzyılda Fāṭımīler tarafından siyâsî yönetimlerine meşruiyet kazandırmak için başlatılan ve Kuzey Afrika’da her yıl Rabîulevvel ayının on ikisinde düzenlenen mevlit kutlamaları, Muvaḥḥidler döneminin sonlarında Endülüs’e intikal etmiş ve zamanla Endülüs’teki en büyük resmî ve dînî bayramlardan biri haline gelmiştir. Her yıl Endülüs’ün dört bir yanında kutlanan mevlid bayramı ve kutlamalar münasebetiyle okunan yüksek nitelikli şiirlere ödüllerin verilmesi bu alandaki edebî zenginliğe büyük katkı sağlamıştır. Peygamber övgülerinde Ebū Zeyd el-Fāzāzī (öl. 627/ 1230), İbnu’l-Cennān el-Enṣārī (öl. 650/1252), İbn Cābir (öl. 780/1378) ve İbn Zumrek (öl. 797/1395) gibi birbirinden yetenekli şairler ortaya çıkmıştır. Muvaḥḥidler döneminin en seçkin nebevî medih şairlerinden biri olan Ebū Zeyd el-Fāzāzī’nin, Iraklı şair Yaḥyā eṣ-Ṣarṣarī (öl. 656/1258) ve Mısırlı şair Būṣīrī’den (öl. 695/1296) önce Peygamber övgülerinin Endülüs’te yayılmasına öncülük ettiği söylenir. Alfabetik sıraya göre yazdığı ve tamamını peygamber övgülerine tahsis ettiği el-Vesāilu’l-muteḳabbele adında bir divanı bulunmaktadır. Hz. Peygamber hakkında söylediği methiyelerin ünü Kuzey Afrika’ya kadar yayılmış, bayramlarda ve özel günlerde kasidelerinin okunması bir gelenek haline gelmiştir. Muvaḥḥidler devletinin görkemli günlerine ve çöküşüne tanıklık eden İbnu’l-Cennān da, nebevî medih kasidelerinin çokluğu ve kalitesinden dolayı Peygamber şairi Ḥassān b. S̠ābit’e denk tutularak Şāʿiru’l-medīḥi’n-Nebī olarak anılmıştır. İbn Cābir el-Endelusī ise bedīʿiyye türü kasidelerin mucidi Ṣafiyyuddīn el-Ḥillī’nin (ö. 749/1348) ardından bu alanda ikinci kasideyi yazarak Endülüs’te bedīʿiyyāt türü kasidelerin öncüsü olmuştur.Muvaḥḥidler devletinin sonu ile birlikte çöküş sürecine giren Endülüs’te siyâsî istikrarsızlığın nebevî medih şiirlerine etkisi açıktır. Birçok şaire göre Endülüs’te Müslümanların içine düştüğü bu kötü durumdan kurtuluş, yeniden Hz. Peygamber’in sünnetlerine yapışmakla mümkündür. Muhtemelen bu düşüncenin bir yansıması olarak 7./13. asırdan itibaren pek çok şair kasidelerini Hz. Peygamber ve sünnetini anlatmaya tahsis etmiştir. Şiirlerinde Hz. Peygamber’i bütün ayrıntılarıyla anlatan şairler, onu methetme sayesinde içine düştükleri sıkıntı/hastalıklardan kurtulmayı ve cennette yüce makamlara ulaşmayı umarlar. Hz. Peygamber’in fizîkî özelliklerine de değinen şairler, onun mütebessim simasını ekseriyetle parlak bir güneşe ve dolunaya benzetirler. Hitabet gücü bakımından ise akıcı bir dile sahip olduğunu ve asla kötü söz söylemediğini belirtirler. Hz. Peygamber’i hoşgörü, adalet ve cesaret gibi ahlâkî erdemlerle öven Endülüslü şairler, sağanak yağmuru andıran ihsanlarının çokluğundan dolayı mahlûkatta ondan daha merhametli ve cömert birinin olmadığını ifade ederler. Endülüslü nebevî medih şairleri kaside yapısı bakımından Arap şiirinin geleneksel formlarına bağlıdırlar. Kasidelerin giriş bölümlerinde umumiyetle Hz. Peygamber’e ve kutsal mekânlara duydukları özlemi dile getirirler. Ana tema çoğunlukla, Hz. Peygamber ve onun üstün meziyetleri olup genellikle methiyelerini Hz. Peygamber’e salâtüselâm ile bitirirler. Birkaç sûfî şair hariç şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullandıkları söylenebilir. Şiirlerinin ilham kaynağı Kur’ân ve hadislerdir. Endülüslü şairler şiirlerinde kaside yapısını bozmadan bedî sanatlarını kullanmışlardır. Şiirdeki müzikaliteyi ise cinâs sanatının yanı sıra, aruz vezni ve kafiye düzeni ile sağlamışlar, bazen de bunu tekrar yoluyla desteklemişlerdir. İbnu’l-Cennān’ın kasidelerinde tekrarın her türlüsünü görmek mümkündür.Bu çalışmada, Hz. Peygamber’in Endülüs’teki yeri ve ona duyulan muhabbetin bir yansıması olan methiyeler incelenecektir. Ayrıca Endülüs’teki Hz. Peygamber tasavvuru dönemin siyâsî, sosyal ve kültürel çerçevesi içerisinde anlamlandırılmaya çalışılacaktır.
Databáze: OpenAIRE