Popis: |
Bu çalışmada İkinci Dünya Savaşı sonrası modernist mimarların, modernizmin eksik yanlarını tespit edip gelenekten yararlanarak çözümler üretmesi konu edilmiştir. Araştırma seri üretim ve standartlaşmanın yaygınlaştığı 1950 sonrasında yaşanan dönemde modern mimarların üsluplarını geliştirirken geleneksel mimariyle uzlaşma çabalarını araştırmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, İkinci Dünya savaşının yıkıcı etkileri ve endüstrideki üretimin artmasından sonra oluşan biçim zenginliği döneminde mimari üsluplarını geliştiren altı mimar seçilmiştir. Farklı ülkelerde yaşamış olan bu mimarların ortak noktası uluslararsı üsluba karşı geliştirdikleri gelenekten beslenen mimarileridir. Bu bağlamda, tezin ilk bölümünde, 20. yüzyılın sosyo-ekonomik ve mimarlık ortamı irdelenmiştir. Bu bölümün amacı tez kapsamında incelenen mimarların yapılarını ve düşüncelerini anlamak için bir altlık oluşturmaktır. Bu bağlamda İkinci Dünya Savaşı öncesi modern mimarinin nasıl gelenekten koptuğu araştırılmıştır. Bölüm sonucunda, modern mimari dönemin başında mimarların geleneksel yapım yöntemleri ve tekniklerinden yararlanmalarına rağmen kullanım şekilleri ve amaçları doğrultusunda geleneği bağlamından kopararak yeni bir tasarım yaklaşımı icat ettikleri görülmektedir.İkinci bölümde ise, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeni teknik ve mazemeleri sorgulamaya başlayan neslin mimariyi anlamlandırmak ve revize etmek maksadıyla yaptıkları çalışmalar konu edilmiştir. Modern mimarinin rasyonel kuralarının aksine mimarideki sembolik dili geri getirmek için gelenekseli araştırmaları konu edilmiştir. Tez kapsamında, geleneğin ve arkaik mimarinin, Modernizmin revizyonu bağlamında nasıl kullanıldığını dünya kapsamında anlayabilmek için farklı coğrafyalardan mimarlar seçilerek, mimarların yapıları ve metinleri incelenmiştir. Buradaki amaç, mimarların bulundukları ülkenin şartlarıyla modern mimariyi nasıl birleştirdiği ve geleneksel mimari söylemleri ne amaçla kullandıklarını analiz edebilmektir. Le Corbusier, Louis Kahn, Aldo van Eyck, Charles Correa, Hassan Fathy ve Turgut Cansever; 1950 sonrası geleneğe yönelen moder mimari ortamının analizi kapsamında seçilen mimarlardır. Özellikle bu mimarların seçilme sebebi, Modernizmi farklı amaçlarla kullanmalarıdır. Bu şekilde, mimarların yapıları ve söylemleri kıyaslanacak, benzer ve farklı yönleri açığa çıkarılmaya çalışılacaktır.Tezin üçüncü bölümünde ise mimarların yapıları düzen, anıtsallık ve kozmoloji kavramları bağlamında incelenecektir. Böylece, farklı kültürlerden gelen mimarların yapılarında ortak yönler belirginleştirilerek gelenekle olan bağı kurulmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, tez kapsamında modernist mimarların İkinci Dünya Savaşı öncesi, sadece yeni teknik ve malzemelerin önemsendiği mimarilerde, konut ihtiyacını hızlı bir şekilde karşılamak için sosyal ilişkiler ve aidiyet duygusu göz ardı edilmiştir. Modern mimarinin ilk örneklerini inceleme fırsatı bulan İkinci Dünya Savaşı sonrası genç nesil, modern mimariyi geleneği araç olarak kullarak dengelemeye çalışmıştır. Anahtar Kelimeler: Modernizm, Gelenek, Uluslararası Üslup, Le Corbusier, Louis Kahn, Hassan Fathy, Aldo van Eyck, Charles Correa, Turgut Cansever. This study aims to analyze the architectural activities that highlight traditional architecture against International Style after World War II. The research is to comprehend examining traditional settlements while developing architectural styles; and how they combine the results with modern architecture. For this purpose, six architects have been selected to examine, who were performing their architectural activities during the form diversity period, which was formed after the devastating effects of World War II, and industrial acceleration. These architects who lived in different countries, developed a common point against international style: a modern architecture which is to evolve from `tradition`. The main question of the study is whether the tradition been revived or new traditions were invented in the context of modern architecture?In this context, the socio-economic and architectural environment of modernism is examined in the first chapter. In this way, a base has been formed to understand the structures of the architects studied. In the next chapter, the philosophies of architects who tried to make sense of their architecture during the period when positivism began to lose its importance were examined. In this context, in the first phase of the chapter, Le Corbusier and Louis Kahn, who emphasized the monumentalism rejected by modern architecture, are discussed. Hassan Fathy is included in the chapter although it has a contradictory relationship with modernism. In the second chapter, the architects who studied the universal rules in traditional architecture are the matter of investigation. In this context, Indian architect Charles Correa, Netherlander Aldo van Eyck, and Turgut Cansever have been studied. The mentioned architects meet in a common denominator in terms of the architecture which they formed by trying to reflect the traditional architectures of their home countries as a result of being affected by historical settlements. In this chapter, the metaphysical meanings which are at the base of their architecture are examined.In the final stage of the thesis, the concepts of geometry, module and hierarchy-rhythm have been studied under the title of `order`. The dimensions of meaning they put on the concepts that standardize architectural designs are discussed.Key Words: Modernism, Tradition, International Style, Le Corbusier, Louis Kahn, Hassan Fathy, Aldo van Eyck, Charles Correa, Turgut Cansever. 158 |