Kentsel bileşenleri ve kıyı kenti bağlamında İstanbul'un öznel ve nesnel değerlendirmesi

Autor: Erkök, Fatma
Přispěvatelé: Yürekli, Hülya, Diğer
Jazyk: turečtina
Rok vydání: 2002
Předmět:
ISSN: 1607-1999
Popis: KENTSEL BİLEŞENLERİ VE KIYI KENTİ KİMLİĞİ BAĞLAMINDA İSTANBUL'UN ÖZNEL VE NESNEL DEĞERLENDİRMESİ ÖZET Birinci bölümde konunun kapsamı ve amacı açıklanmaktadır. Tez İstanbul'u bir kıyı kenti olarak ele alıp değerlendirmeyi amaçlar. İstanbul denizle çok özgün bir içiçelik yaşar. Kentle ilgili tek defaya özgü koşullar ve özünde barındırdığı çeşitlilikler kendilerini bu özgün ilişkide de gösterirler. İstanbul'un suyla bu ilişkisi, Venedik veya Amsterdam'daki kanallarla bölünmüş kentlerinkine veya Londra, Frankfurt gibi akarsu kenarı kentlerindekine benzemez. Bu nedenle kentin kıyı kenti olma sorunlarının değerlendirilmesi de özel bir yaklaşım gerektirir. İstanbul önemli bir ticaret yolu olmuş olan tarihin en önemli su yollarından birini içinde barındırır. İstanbul'u İstanbul yapan da aslında iki kıta arasında köprü olması değil, içinden deniz geçmesidir. Kente pek çok iyi şey denizden gelmiştir. Çok özel topografyanın da etkisiyle deniz, eleman olarak kente çok katkı sağlamıştır. Kente ait tarihi sözlü ve görsel anlatımlarda açıkça okunabilen denizle olan bu yaşantı, bugün oldukça farklılaşmıştır. Bir deniz kentinden kara kentine dönüştüğü sıklıkla dile getirilmektedir. Bu ilişki, geri dönülemeyecek biçimde farklılaşmışsa, yeni ve farklı, ama suyu yaşam kalitesi unsuru olarak kullanan başka bir ilişki tariflenebilir. İstanbul, suyla ilişkisi açısından, diğer kıyı kentleriyle hem çeşitli ortaklıklar gösterir, hem de tamamıyla kendine has durumlara işaret eder. Sahip olduğu bireysellik ve karmaşıklık, genelleştirilmiş ifadelere indirgenme yerine, onu kendi bağlamında, tekilliklerinin önemiyle birlikte değerlendirmeyi gerektirir. Dünyada 70'lerin sonlarından beri, endüstri sonrası döneme girilmesiyle birlikte, kıyı kentlerinin (çoğunlukla da liman kentlerinin) içine girmiş oldukları değişim süreci ve ortaya çıkan pek çok yeni düzenlemenin İstanbul için bir model oluşturup oluşturamayacağı tartışmalıdır. Aslında İstanbul bu kentlerle aynı süreci paylaşmamıştır. İstanbul'un nasıl bir kıyı kenti olduğu sorusu tezin cevabını aradığı sorulardan biridir. Bu süreçte nesnelden gitgide öznele doğru giden bir değerlendirme yapılmaktadır. Önce genel kent anlayışları, kent tanımlamaları değerlendirilip, kenti kavramsal olarak oluşturan bileşenler araştırılmakta, sonra bunlar arasından kıyı kentinde hangilerinin ağırlıklı olabileceği sorgulanmaktadır. Bulunan kavramların hangilerinin İstanbul için özellikle geçerli olabileceği, diğer kıyı kentleriyle benzerlik ve farklılıkları ile ve çeşitli kişisel ifadeler bağlamında araştırılmaktadır. İkinci bölümde, konuya giriş olarak kıyıda yerleşme olgusu, çeşitli yönleriyle ele alınmaktadır. Kıyı kentlerinin insanın ilk yerleşim yerleri olarak önemi ile dünyada büyük kentler ve kıyılarda yerleşim oranları, dünya kenti, mega-kent, metropol, gibi kavramlar, bunların kıyı kenti olma özellikleri, kıyılardaki değişim süreci ve İstanbul'un durumu ile uygulanacak yöntem konu edilmektedir.Tezin asıl çerçevesini oluşturan İstanbul'un kademeli biçimde öznelleşecek bir değerlendirmesine doğru ilerleyişte, konunun en genel halkası olan insanın kıyıdaki varlığıyla ilgili konular ele alınmaktadır. Dünyada büyük kentler ve kıyılarda yerleşim oranları araştırıldığında, öncelikle, dünya üzerindeki insanların yarısının, nehirler boyunca, nehir ağızlarında veya deniz kenarında ve genellikle kentleşmiş alanlarda yaşadığı, nüfusu 1/2 milyonu aşkın nüfuslu kentlerin çoğunun kıyı boyunca konumlandığı, nüfusu 4 milyon ve üzeri olan dünyanın 50 en kalabalık kentinin yarısının kıyı ve nehir ağzı alanlarında bulunup, daha birçoğunun da deltalar ve büyük göllerin kenarında, büyük nehirlerin üzerinde kurulmuş oldukları görülebilir. 1995 ve 2000 yılları için nüfus ağırlığı olan metropol alanlar sıralamasında 26 kentin 16'sı suyla ilişkilidir. Nüfus ağırlığı olan kentler konusunda Dünya kenti, Metropol, Küresel kent, Eurokent gibi kent türleri tanımlanırken, bu tiplerde nüfus yoğunluğu tek kriter olmamaktadır, (uluslararası işlev, işlev çeşitliliği, uluslararası yetki ve kontrol yerleri olma..) Sonuç olarak, dünyada kırsaldan kentsele geçişin ve büyük kentlerin sayısının artışı ile kıyının, kentsel yerleşimlerin konumlanması açısından önemini kaybetmeyeceği, kıyı konumunun getirdiği işlevlerin belki farklılaşacağı, ancak kıyının odaksal öneminin süreceği düşünülmektedir. Global iklimsel değişikliklerin sonucu olarak iki önemli etki sözkonusudur. İlki, kurak yerlerin yağışlı, yağışlı yerlerin de kurak hale gelmesine neden olacak değişikliklerdir. İkincisi ise, deniz seviyesindeki değişim (yılda yaklaşık 1.5-2 mm.) etkisidir. Özellikle daha dramatik bir tehlike olan deniz seviyesinin yükselmesiyle, birçok kent ciddi ölçüde etkilenebilecektir. Kıyı yerleşimlerinin geleceğiyle ilgili üretilen senaryolar iki farklı uçta görülebilir. Bunların ilki, karaların iç kısımlarının yaşamaya elverişsiz hale geleceğini varsayarak, insan topluluklarının akınlar halinde kıyılara gelip yerleşmesi ve kıyıların hemen hemen lineer yerleşim yerleri haline gelmesi senaryosudur. İkincisi ise, su seviyesinin sürekli ve hızlı biçimde yükselmesi durumunu baz alarak karaya doğru bir ilerlemeyi ve kıyı kentlerinin belki de çoğunun haritadan silinmesi senaryosudur. Bu tartışmaların akla getirdiği önemli bir olgu, coğrafi sistemlerin gelecekte çok daha kırılgan hale gelebileceği gerçeği ve kıyıların da bu kırılganlık içinde önemli bir yer tutabilecekleri olgusudur. İstanbul'un durumu ele alındığında, İstanbul'un kıyı kentliliğinde, konumunun önemi, topografyası, tarihi boyunca oynadığı rolü, ticari ilişkileri, ilk ve sonraki yerleşme biçimleri, kentin yaşanma biçiminden ayrı tutulamaz. İstanbul'un bir kıyı kenti olarak değerlendirilmesi sırasında, karşılaştırma olgusu ve `öteki` kavramı ve kentsel okuma uygulanacak yöntemin bir parçasıdır. Anti-kategorileştirme, global, total kimliklendirme yerine öznel tanımalara açık, özgün kimliklendirme için daha uygun bir araç olarak düşünülebilir. Bu ele alış, özellikle İstanbul gibi bir çalışma alanı düşünüldüğünde, daha doğal görünmektedir. Üçüncü bölüm, kent ile ilgili genel tanımlamalardan yola çıkarak kenti oluşturan bileşenlere ulaşmayı ve bunları gruplamayı amaçlamaktadır. `Kent oluş`u neyin oluşturduğu, kentin ne olduğu sorusu, sayısız araştırmacıyı (sosyologlar, antropologlar, kültür tarihçileri) uzun süreden beri meşgul etmiştir ve sadece medeniyeti çağrıştırmayan çeşitli tanımlar ortaya konmuştur. Kenti oluşturan bu bileşenler aynı zamanda kentte yaşamı farklılaştıran etkenlerdir. Kent, tek bir perspektife giremeyecek kadar karmaşık ve farklı vurguları içeren tanımlamaları olası kılacak kadar da çok yönlüdür. Bu doğrultuda bölümde bireysel vurguları araştırılacak 52 adet kent tanımlaması yer almaktadır. Tanımlar, yapıldıkları zaman (1607-1999), tanımı yapanların kimliği (mimar, plancı, edebiyatçı, sosyolog, antropolog vs..) ve ifadelerin karakteri açısından çeşitlilik göstermektedir. Daha XIsonra, tanımlarda ve fikirlerde anafikiri oluşturabilecek, ya da ağırlıklı görülen kavram ve düşünce ifadeleri, öz halleriyle sıralanmaktadır. Sıralanan kavram ve fikirler belirli başlıklar altında gruplanmaktadır. Kavram gruplaması 5 ana başlık altında toplanmakta ve ayrı ayrı ele alınmaktadır: 1. Kentin `kaynakları ve sistemi` 2. Kentin `doğa`sı, `yapı`sı, 3. Kentin `düzen`i, 4. Kentin `hareket`i, `dinamizm`i, 5. Kentin sosyal, psikolojik etkisi, kentin `uygarlığı` Üçüncü bölümün sonucunda, kavram başlıklarından başka, bu düşünce ve kavramlar arasından kıyı kentini ifade edebilecekleri düşünülen bazıları seçilerek bağdaştırılmış ve kıyı kentine şu özellikler atfedilmiştir; suyun kendisinin önemli bir kaynak ve ağ olması, kentin sınırlarını genişletmesi, kıyının, bir toplanma ve iletim yeri olması, yapay bir kentten çok doğal kent olup, dış dünyayla ilişkiye açık olması, yere bağlı ve ekolojiyle ilişkili olması, doğalla yapılmışın birarada olması, farklılıkları birarada bünyesinde toplaması, açıklık ve hareketin, akışların doğasında olması, yenilik ve değişime açık olması, zengin fiziksel yapısıyla zengin kişisel deneyimler sunması, bir kültür oluşturması... Dördüncü bölüm, kıyı kenti olgusunu ve günümüzde kıyı kentlerinin dünyadaki durumunu irdeler. Kaynakları ve sistemi bağlamında kıyı kentinde su, kentsel yönden doğrudan ve dolaylı olarak çeşitli biçimlerde ona kaynaklık etmektedir Bu bölümde bir kıyı kentleri tipolojisi de yapılmaktadır. Kentler, bir tipoloji ile, coğrafi biçime göre konumları, birbirleri ve topografyayla ilişkileri açısından gruplanmışlar ve örneklendirilmişlerdir. Kıyı kentlerinin biçimlenişlerinde çeşitli unsurlar etkili olup, bunları geçici ve kalıcı olarak sınıflandırmak mümkünse de, en kalıcı unsur olarak topografyadan söz edilebilir ancak, o da bir miktar değiştirilme esnekliği gösterir; doldurma, boşaltma, düzeltme, setleme vs.. Kıyı kentlerine tarihsel gelişim içinde bakıldığında, çoğunluğunun aynı zamanda liman kenti oldukları görülür. Bu kentler, bir taraftan ülkeler arası dünya ticaretinde ve yeni ekonomik alanlar oluşmasında -keşifler, sömürgeler- lokomotif işlev üstlenmişler, diğer yandan da, çeşitli yer ve ülke insanlarının buluştuğu bir mekan olarak açık ve dinamik bir kent olma özelliğini edinmişler, liman ile kent merkezi, aralarında doğrudan bağlantı bulunan, içice bir bütün olmuştur. Ancak zaman içinde değişen şartlar, özellikle demiryolu ve buharlı gemilerin gelişmesi, yeni ulaşım ve ticaret merkezleri oluşmasına ve bu merkezlerin kent merkezleri ile olan bağlarının büyük ölçüde kopmasına neden olmuştur. Birçoğu aynı zamanda liman kenti olan kentler, 1970'lerden beri, liman işlevlerinin, ulaşım araçlarının ve organizasyon sistemlerinin değişimi nedenleriyle önemli dönüşüm süreçleri içinde bulunmakta ve büyük işlevsiz kalmış alanlar oluşturmaktadırlar. Bu alanlar, son 20 yıldır kentlerin kendilerini yenileyip gösterebilecekleri ve diğer kentlerle rekabette kullanabilecekleri potansiyel yerler olmuşlardır. Kıyı ve liman kentlerinin değişimini gerektirecek nedenlerden biri olarak, iklim ve arazi değişiklikleri de dikkate alınmaktadır -deniz seviyesi yükselmesi, arazinin çökmesi-. Deniz seviyesinde olası yükselmeler için şimdiden bir çok önlemler alınmakta ve önerilmektedir. xııBeşinci bölümde, İstanbul'un bir kıyı kenti olarak karşılaştırmalı değerlendirmesi yapılmaktadır. Farklı kişilerden alınan görüşler bu değerlendirmede, üçüncü bölümde alınan kent tanımlarının oluşturduğuna benzer veri oluşturmaktadırlar. Çeşitli mesleki kimliklere (mimar, plancı, antropolog, sosyolog, tarihçi, edebiyatçı..) sahip kişilerden görüşler alınmaktadır. Bölümde kent, üçüncü bölümde elde edilen başlıklar çerçevesinde değerlendirilmektedir. İstanbul'un tarihi süreci içinde, özellikle son 30 yıl içinde kıyılarıyla ilgili geçirdiği dönüşümler, bu değişimlerin etkileri ve sonuçları ele alınmıştır. Sonuç bölümünde, İstanbul'un irdelenmesinin, yaratmaya dayalı bir anlamlandırma sürecini içeren bir düşünme sürecini gerektirdiği, doğasında içerdiği karmaşıklık ve belirsizlikle bu tür bir yaklaşıma ihtiyaç duyduğu ifade edilmektedir. Kullanım değişiklikleri aracılığıyla kıyı kenti anlamını tekrar kazandırmak mümkün olabilecektir. Tez boyunca aranmış olan, İstanbul'un kıyı kenti olarak sahip olduğu düşünülen ayırdedici özellikleri, İstanbul'u kıyı kentliliğiyle (yeniden) anlamlandırmak için kullanılacak ipuçlarını oluştururlar. Anlamlandırma yoluyla seçilen özellikler de, kent için bir mutasyon etkisi oluşturacak şekilde kullanılabilir. Bu yönde İstanbul'un planlanmış bir mutasyon için kullanılacak kıyı kenti karakterindeki özellikleri (peyzaj çeşitliliği, suyun iki tarafını kullanma, topografyasının hayal gücünü çalıştırma etkisi, kent içinde deniz seyahati yoluyla Fluxus kavramı içinde 'kendi yerini sabitleştirme', başka kentlerle hısımlıkları) dile getirilmektedir. İstanbul'un kıyı kenti olarak yaşanma sorunlarında bu unsurlar arasından, bazılarının geliştirilip ivmelendirilebileceği, bazılarının da sürdürülmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. XIII OBJECTIVE AND SUBJECTIVE EVALUATION OF ISTANBUL IN THE CONTEXT OF ITS COASTAL CITY IDENTITY AND URBAN COMPONENTS SUMMARY The aim and content of the thesis is explained in the first section. The thesis intends to consider and evaluate İstanbul as a coastal city. İstanbul leads a very unique symbiosis life with the sea. The diversities that it involves and the unique circumstances reveal themselves also in this special relationship. This relationship resembles neither to that of the cities divided by canals like Venice and Amsterdam and nor to the riverside cities like London, Frankfurt. For this reason, the evaluation of its coastal city problems requires also a special approach. Istanbul, involves in itself one of the most important watercourses of the history which has also been an essential trade route. The main thing that constitutes this city in fact, is not that it is a bridge between two continents (as mentioned frequently stereotypically), but more importantly that the sea passes just from the middle of it. A lot of good things actually have arrived to the city from the sea. Together with its very special topography, the sea as element has contributed considerably to the city. This life with the sea, which clearly can be discovered from the oral and visual historical expressions of the city, has today considerably altered. It is frequently noted that it has turned into an inland city, from a coastal city. If this relationship has changed radically disabling turn backs then a different and new relationship which makes use of water as a life quality element can be redefined İstanbul in its relationship with the water both shows some similarities with other coastal cities and also has conditions completely of its own. The individuality and complexity that it possesses implies, instead of reduction to generalised statements, more suitably, an evaluation that has been made in its own context with the significance of its singularities. The question whether coastal cities (mostly port cities) and their reorganisations throughout the world which are in a changing process with the passage from the industrial to the post-industrial era since the end of 70's could constitute a model for İstanbul is discussable. In fact İstanbul has not shared the same process with these cities. In future forecasts about the world, the probability of the realisation of significant changes in coastal cities points to a continuation of their dynamic nature. The question of what kind of a coastal city this city is constitutes one of the questions the thesis seeks for answers. In this process, an evaluation characterised by a gradation from an objective to a subjective aspect is adopted. Firstly, general city conceptions and descriptions are assessed and components conceptually forming the city are researched and later the ones that could be of more importance xivin a coastal city are questioned. The concepts that could be especially valid for İstanbul are researched in the context of its similarities and differences with other coastal cities and in various personal statements. In the second section, the phenomenon of settling at the coast is reviewed with its several aspects. The importance of coastal cities as the first settlement areas of the human being, great cities on the world and settling ratios on the coasts, concepts of `world city`, `mega-city`, `metropolis` and their character of being coastal cities, the process of change at the coasts, the situation of İstanbul and the study method are reviewed. On the gradation progression from objective to subjective aspect of the thesis in which İstanbul constitutes the main frame, the most general and objective hoop of the subject is the existence of man near the water. When the great cities and their settlement percentages on the coasts are researched, the following conclusions can be obtained: half of the world's population lives along rivers, on estuaries or at the sea edges in generally highly urbanised areas. Most of the cities with at least Î4 million of population are situated along the coast. Half of the 50 most crowded cities of the world, with a population exceeding 4 millions take place on coasts and river estuaries and a lot more are established near deltas, big lakes and rivers. In the list of metropolitan areas with population dominance for the years 1995 and 2000, among 26 of the cities, 16 are related to water. City types like World City, metropolis, global city, Eurocity are defined not only according to population density, but also by concepts like international function, density of function, international authority and controlling. 44 of 70 cities defined as such diversely are found to be related with water. As a result, it is considered that with the urbanisation process and increasing number of great cities, the coast as an area for urban settlements, will not lose its significance and its focal importance will last. Two important effects are in question with the consequences of global climate changes. Firstly, are the changes, which might cause arid places to become rainy and vice versa. The second is the sea level change effect (app. 1.5-2 mm annually). Many cities might face serious dangers with especially the rises in sea levels. Scenarios about the future of coastal settlements can be seen at two different ends. The first, assuming that inland areas will become unavailable for human life because of drought, supposes that human communities will flee to the coasts to settle down and form an almost linear type of settlement along the whole coastline. The second instead, considers mainly the effect of sea level rise and concludes that this condition will reach to a level disabling human life at the coast and will give way to a procession to inland areas with a lot of coastal cities disappearing. An important fact that these arguments remind is that, geographical systems in the future might become much more fragile and that coasts might take an important place in this fragility. When the situation of İstanbul is considered, the significance of its situation, its topography, the role it played during its history, its commercial relationships, first and later settlement types can not be considered apart from the way the city is being experienced as a coastal city. The phenomenon of comparison and the concept of `otherness` and reading the city are part of the method, which will be applied. Instead of categorisation and global and total identification, an identification open to subjective definition seems to be a more proper device. This type of study seems more natural especially when a case study like İstanbul is considered. ^««jö «5^ tf*The third section intends achieving components constructing the city and grouping them. The question of what constructs the fact of `cityness` and what a city is, has occupied numerous researchers (sociologists, anthropologists, culture historians.) since a long time and definitions not only implying civilisation, have been put forward. These components constructing the city are factors at the same time distinguishing life in the city. The city is complex enough disabling a single perspective look and is many sided enough enabling definitions involving various emphases. In this direction, this section covers 52 city definitions in which singular emphasis is researched. Definitions show a variety according to their date (1607-1999), to the identity of the ones constructing them (architect, planner, writer, sociologist, anthropologist...) and to the character of the statements. Later, dominating concepts and idea statements that can constitute the central theme in the definitions and ideas are listed in their plain form. The listed concepts and ideas are grouped under certain topics. The concepts have been assembled in the following 5 main topics and examined separately; 1. the `sources and system` of the city, 2. the `nature`, `structure` of the city, 3. the `order` of the city, 4. the `movement`, `dynamism` of the city, 5. the `civilisation`, the social, psychological effect of the city. The characteristics and definition of the coastal city is made by the selection of some concepts and ideas, which are seen, more significant. These concepts can be listed as such; the water as an important network and resource and its characteristic of extending the city borders, the coast as a place for congregation and transfer, the city naturally being on the transportation route between the source and the market, as a natural, rather than an artificial city and open to relations with the outer world, related to place and to ecology, the natural and man-made existing together, joining varieties in its structure, openness and activity in its nature, open to change and innovation, presenting rich personal experiences with its rich physical constitution, creating a culture.. Fourth section addresses the phenomenon of coastal city and the situation of coastal cities today on the world. Water, as source and system of the city, functions directly and indirectly in several ways as a source to the city. A coastal city typology is also made in this section. Cities are classified according their geographical situation, their relationship with each other and with topography. Even though various factors are effecting the formation of the cities and it is possible to classify these as permanent and temporary factors, topography can be pointed out as the most permanent factor, but it shows to a certain degree a flexibility to be changed by; filling, evacuation, levelling, terracing etc... When coastal cities are examined in historical cycle, it is found out that, most of them at the same time are port cities. These cities, on one hand have acquired a locomotive role as in the world wide international trade and in shaping new economic areas, on the other hand, as an environment assembling people from various places and countries have acquired an open and dynamic city characteristic. The port and the centre have been a whole entity having a direct connection between them. But by the advancing time, changing conditions, especially the development of the railway and steam ships, have forced the arrangement of new XVItransportation and trade centres and to a break in the relationships between the city centre and these centres. Coastal cities which are also mostly port citites are under considerable transformation processes due to changes in the port functions, transportation and organization systems and as a result form functionless big lots. These areas have been places for cities to revitalize themselves and to use as potential places for competiton with other cities. Climate and landscape changes -sea level rise, sinking land- are also reviewed as also reasons addressing changes in coasts and port cities. Many precautions are already taken and proposals made for the foreseen sea level rises. In the fifth section, Istanbul is comparatively evaluated as a coastal city. Views taken from various persons in this evaluation are forming data in the same way as the definitions did in he third section. Views from people of diverse professions (architect, planner, anthropogist, sociologist, historian, writer..) are taken. The city is evaluated by the title frame which is achieved in the third section. Major transformations that İstanbul has gone under in its history especially concerning its coasts, the results and impacts of these changes have been researched. In the conclusion section, it is stated that examining İstanbul should require a way of thinking process involving a sensemaking process which is based on creativity. This approach is needed as the city comprises complexity and uncertainty in its nature. By changing the uses, it could be possible to enable the city to regain its meaning as a coastal city. The researched aspects that distinguish the city as a coastal city, form the clues for the city to reactivate its coastal city meaning. The properties chosen by sensemaking might be used for the city to create a mutation effect. In this direction, the coastal properties of İstanbul that can be used for a planned mutation are stated as; the variety of landscapes, both side usage of the water, the effect of the topography supporting the imaginative power, in the Fluxus term 'stabilizing one's place' in the city by the water journey, being relative to other cities... Finally, some aspects of the city living as a coastal city are found to be necessary to develop, while others should be sustained. XVII 222
Databáze: OpenAIRE