Popis: |
Çalışmanın amacı; üç farklı yaşlandırma yönteminin, iki farklı kalınlıkta hazırlanan üç farklı tam seramik sistemindeki renk değişimi üzerine etkilerini incelemektir. 0.5 ve 1.0 mm'lik kalınlıklarda hazırlanan Zirkonya Katana UTML (ZK), Prettau Anterior (PA) ve IPS-emax pres (EP) tam seramik materyallerine in vitro hızlandırılmış yaşlandırma (AAA) (Atlas Xenontest Alpha high energy weather device, Chicago, USA) ISO 7491, termal siklus (TC) (SD Mechatronik Thermocycler) ISO TR 11450 ve otoklavda yaşlandırma (AA) (Melag Vacuklav 23B+, Berlin, Almanya) ISO 6474-2 standard protokolleriyle yaklaşık 1 yıllık yaşlandırma uygulanmıştır. Test edilen yaşlandırma yöntemlerinin tam seramik örneklerinin renk [(Commission Internationale d'Eclairage) CIE L*a*b*)] değişimlerine (∆E) etkileri spektrofotometre (Lovibond RT Series Reflectance Tintometer UK) ile ölçülmüş, varyans analizi (ANOVA) ile değerlendirilmiştir.Çalışmamızda kullanılan her üç yaşlandırma yöntemi de tam seramik örneklerinde önemli renk değişimine neden olmuştur. Yaşlandırma yöntemleri (AAA, TC ve AA) seramik sistemlerinin ΔE değerlerini farklı düzeylerde (0.86-3.60 aralığında) etkilemiştir. En büyük ∆E değeri 0.5 mm kalınlıkta hazırlanan TC testi uygulanan EP seramik sisteminde (3.60) belirlenmiştir. 0.5 mm lik EP grubunu harici tutup bir genelleme yapacak olursak yaşlandırma yöntemleri arasında en fazla renk değişimi gösteren yöntem hızlandırılmış yaşlandırma, sonra termal siklus en sonda otoklavda yaşlandırma uygulaması olmuştur. Seramik kalınlıklarının ΔE değerlerine etkileri her üç yaşlandırma yönteminde de önemli bulunmuştur. Yaşlandırma uygulamaları ile oluşan ∆E değerlerinin çok yönlü varyans analizi sonuçlarına göre yaşlandırma yöntemleri, seramik kalınlıkları ve seramik sistemleri birlikte değerlendirildiğinde istatistiki olarak önemli bulunmuştur. PA seramik sistemine AAA testi uygulananları dışında, tüm seramik örneklerinde, seramik kalınlığı arttıkça mutlak değer olarak ∆E değerlerinin azaldığı belirlenmiştir. Test edilen seramik materyallerin genelinde ∆E değerleri klinik olarak algılanabilir düzeyin altında kalmıştır (∆E |