Popis: |
ÖZET Güngör, Zülfikar, Türk Edebiyatında Türkçe Manzum Hilye-i Nebeviler ve Nesimî Mehmed'in Gülistân-ı Şemaili, Danışman: Prof. Dr. Mehmet Akkuş, X+349 ss. Hilye kelimesi lugatta; süs, bezek, suret, yaratılış gibi anlamlara gelen Arapça bir isimdir. Istılahta ise; Ez. Peygamber'in bedenî özelliklerini, fizikî portresini anlatan kitaplara ve konuyla ilgili rivayetlerin yazılması ile meydana getirilen hüsn-i hat levhalarına hilye denir. Istılahî anlamı içerdiği durumlarda kelime; hilye-i şerîf, hilye-i saadet, hilye-i nebî gibi tamlamalar şeklinde kullanılmaktadır. Arap Edebiyatı'nda siyer, megâzî ve tabakat kitaplarında yeralan konuyla ilgili bilgilerin Şemail türü eserlerde bir araya getirilmesiyle hilye, bu türün bir kolu haline gelmiştir. Daha sonra müstakil hilye risaleleri de yazılmıştır. İran Edebiyatı'nda ise hilye türünde eserlere ra s tlanamamış tır. Türk Edebiyatı'nda mensur, manzum ve levha şeklinde ürünleri olan hilye sahasındaki eserlerin, Hz. Peygamber'le ilgili edebî türler içerisinde önemli bir yeri vardır. Manzum hilye yazma işi edebiyatımıza mahsus bir durumdur. Arap Edebiyatı'nda olduğu gibi, edebiyatımızda da siyer, mevlit, şemail gibi türler içerisinde yeralan hilye ile ilgili bilgiler, müstakil eserler olarak derlenmiş, tercüme ve şerh şeklinde kitaplar yazılmıştır. Bilinen ilk Türkçe manzum hilye; Şerifî'nin 970/1562'den önce yazdığı Risâle-i Hilyeti'r-Rasûl adlı eseridir. Türün en önemli ve kendisinden sonra yazılan manzumelerin bir çoğunu etkileyen örneği, Hâkânî Mehmet Bey'in 1007/1598'de nazmettiği Hilye-i Saadet' tir. XVI. y.y.'da başlayan ve günümüze kadar devam eden manzum hilye geleneğinin en son ürünü ise, Mustafa Fehmi Gerçeker tarafından 1942 'de nazmedilen Hilye-i Fahri Alem adlı manzumedir. Edisyon kritikli olarak metnini sunduğumuz Nesîmî Mehmed'in Gülistân-ı Şemail isimli eseri, türün en zengin muhtevaya sahip örneklerindendir. Bu manzume, Hâkânî etkisi olmadan yazılmış orjinal bir mesnevidir. Aynı zamanda edebî teşbihleri, sanatları bakımından başarılı bir üründür. 1020/1 611 'de yazılmış olması ise, bu eserin türün en eski üçüncü ürünü olmasını sağlamıştır. Türkçe manzum bilyelerin tamamı mesnevi nazım şekliyle yazılmıştır. Ayet, hadis iktibas ve telmihlerinin yanısıra çok sayıda edebî teşbih ve sanata başvurulmuş olması, bu türe ait manzumelerin hem dinî hem de edebî eser niteliğini kazanmasını sağlamıştır. Bu tür eserlerin yazılmasında en önemli faktör ise; Hz. Peygamber'e karşı duyulan sevgidir. ABSTRACT Güngör, Zülfikar, Turkish Hilya-i Nabavis in Poetic Form in Turkish Literature and Nasimi Mahmad's Gulistan-ı Shamail, Danışman: Prof.Dr. Mehmet Akkuş, X+349 pp. Hilya, description of the personal virtues and the qualities of the Prophet Muhammad, is an Arabic word and originally means ornament, decoration, appearence and creation. But terminologically this name has been given to the books and framed inscriptions, which are used to describe the physical features and appearence of the Prophet Muhammad. It is also called terminologically hilya-i sharif or hilya-i nabi. The relevant information in Shamail books mainly has been collected from siyar, magazi and tabaqat books of Arab literature and then it became a new branch in this literature. Then, independent hilya treatises were written. However, we could not trace any example of hilya tradition in Persian literature. Hilya works in the form of verse and framed inscriptions have been plenty in the Turkish Literature, in fact, the former belongs only to ours. In Turkish Literature, as in the Arabic one, the information regarding to hilya in the books of siyar, mawlid and shamail have been compiled, translated and interpreted in the form of new books. The first known Turkish hilya is Risala-i Hilyat al-Rasul, which was written by Sharifi before 970/1562. However, Hakani Mahmad Bay's Hilya-i Saadat is the most important one and has an immense influence upon all the subsequent literature on the topic. The last example of this tradition, which started in the century XVI and continued to the present day, is Mustafa Fehmi Gerçeker's Hilya-i Fahri Alem, which was written in 1942. The work edited and studied here, i.e., Gulistan-i Shamail by Nasimi Mahmad, is one of the richest example of this tradition. It is an original Masnawi work and bears no Hakani influence. It is also successful with its literal parables and arts. Due to the fact that it was written in 1020/1611, it has been regarded as the third oldest one of this tradition. AU Turkish hilyas have been written in Masnawi poetic form. In addition to quotations from verses of the Qjur'an and sayings of the Prophet Muhammad, they also employed literal parables and arts. Therefore, they have been regarded as religious and literal works. However, the basic factor for this kind of literature is the love of the Prophet Muhammad. 349 |