Popis: |
ÖZET Birikim ilişkileri ve mekan organizasyonu konusu farklı disiplinlerin çerçevesi içinde, ayrı ayrı ve son derece zengin bir kuramsal çeşitlilik içinde inceleme konusu yapılmıştır. Ancak, her iki mesele arasındaki doğrudan belirleyicilik ilişkilerini kendine konu edinen çalışma çok sınırlıdır. Sözkonusu sınırlılık sadece bilgi- kuramsal anlamda çözümleme anlayışı ile ilişkili olarak değil, her iki alanda yer alan düşünme sistematiği açısından da karşımıza bu biçimde gelmektedir. Bu çalışma, yukarıdaki sınırları esneterek farklı disipliner tartışmaları birbiri içinde çarpıştırmanın yollarım aramaktadır ve bu anlamda yeni bir adım atma çabasında olduğu söylenebilir. Çalışma, yukarıda vurgulanan arayışı son dönemde sıklıkla gündemde duran bir konu olarak, dışa açılma politikaları özelinde sanayi kapitalinin ve kentsel mekan organizasyonunun yeniden yapılanması meselesi üzerinden gerçekleştirmektedir. Ulusal kalkınmacı politikalardan, liberal dışa açılma politikalarına geçiş yapan toplumsal formasyonlarda özellikle kalkınmacı dönemde koruma altında bulunan sanayi kapitalinin, dışa açılma süreçleriyle birlikte ciddi uyum problemleri içine girdiği bilinmektedir. Liberal düzenlemeler altında, ulusal coğrafyada bir çok yeni büyüme kutbu ortaya çıkarken, eski büyüme kutuplarının gerileyebildiği de gözlenen bir gerçekliktir. Ulusal mekanda oluşan bu değişim tablosu, ağırlıkla kapitalin uyum meselesinde gösterdiği performansa işaret eden bir tarzda ifade buluyor ise de; bu performans çeşitliliğinin gerisinde ciddi devlet müdahaleleri yer almaktadır. Bir başka deyişle, ulusal devletler, yemden yapılanmada mekansal işbölümü ve gelişmeyi, çeşitli kalemlerden oluşan teşvik ve kaynak aktarımlarıyla belirleme gücüne sahiptir.VI Türkiye coğrafyasına bakıldığında, 1980 sonrası yeniden yapılanma süreçlerinin yukarıda aktarılan genel kurallardan bağımsız gelişmediği ve bu coğrafya üzerinde geçmişteki bir çok iktisadi ve mekansal ilişki biçiminin değişime uğramış olduğu tesbiti kolaylıkla yapılabilir. Ege bölgesi ve İzmir kenti, bu yeniden yapılanma sürecinde, yapılan düzenlemelere `uyum` sağlama konusunda sıkıntı yaşayan bir örnek olarak öne çıkmaktadır. Söz konusu sıkıntıyı, bölge kapitaline ilişkin temel iktisadi göstergeler üzerinden okumak olası olduğu gibi, özelde bir politik ve idari merkez olan İzmir kentinin mekansal yeniden üretim krizini gözleyerek tesbit etme olanağı da vardır. Gerçekliğin bu içice geçmiş yapısal niteliğinin kavranmadığı koşulda, gerek bölgenin gerekse İzmir'in ulusal ölçekteki performansım yükseltmek olası olmadığı gibi, krizi aşmada her iki alanda geliştirilecek stratejilerin de birbiriyle eşgüdümlü ve bağlantılı olması gerektiği bilinci yerleşememektedir. Yeniden üretim krizini aşma amaçlı olarak sanayi kapitalinin geliştirdiği stratejiler, ağırlıkla mekansal desantrilizasyon politikalarına doğru yönelmiştir. Kentin yakın ve uzak çevresini kuşatan organize sanayi bölgeleri ve bunlarla bütünleşmiş yeleşim alanları projesi, kuşkusuz üretim ve dolaşım ilişkilerini rahatlatmayı ve kentin boşalan parçalarını yeniden yapılandırmayı öngören bir öneridir. Ancak, özellikle kapitalin 1980 sonrası yapılanma özelliklerine dayanarak, bu senaryonun gerçeklenme olasılığının henüz çok düşük olduğu vurgulanabilir. Bu tür bir sonucu belirleyen etmenlere iki örnek şu biçimde verilebilir. Birincisi, İzmir sanayi kapitalinin 1980 sonrası risk koşulları altında değişen sektörel gelenekleridir. İkincisi ise, yine bu risk koşullan çerçevesinde giderek artan küçük kapitalli, muhtemelen fason çalışan ve merkez kente bağımlılığı yüksek firma sayısındaki artıştır. Kentin mekan organizasyonunun biçimlenmesinde, sanayi alanlarının yerseçiminin de ciddi bir payı olduğu vurgulanır ise, kapitalin mekansal senaryolarının gerçeklenmesi önündeki en büyük eşiklerin, bizzat kapitalin 1980 sonrası yapılanma biçimlerinden kaynaklandığı ve bu yapılanma stratejisinin, alternatif mekansal dönüşümlerin de yolunu kestiği saptaması geliştirilebilir.. Mevcut planlama pratiği açısından ise, her iki alandaki gerçeklik durumunu kavrama ve müdahalede bulunma yetisinin son derece sınırlı kaldığı ve bu nedenle kente yönelikvii bir yapısal değişim önerisinden çok parçaların revizyonuyla yetinildiği vurgulanabilir. Yeniden üretim krizinin aşılmasında, artık sadece krizi temsilen iki üç tarafın bir araya gelmesinin yeterli olmadığı, farklı gerçeklikler arasındaki ilişkileri kavrayabilen bir düşünme sistematiğinin oluşması gerektiği ve bu tür kapsamlı meselelerde, uygun ve ahlaki müdahale etme süreçlerini politik zeminde de geliştirebilen bir plancı kimliğinin yapılandırılmasında zorunluluk bulunduğu söylenmelidir. ABSTRACT The subject of accumulation relations and space organization within the frame of different disciplines have been examined within an extremely rich theoretical variety. However, the study that considers the direct determination relations between these two subjects occur to be rather limited. The limitation in question comes ahead not only as to be associated with the resolution understanding in epistemological sense, but in terms of the systematic of thinking valid in both fields. This study, searches for ways to match the two different disciplines by flexing the afore-mentioned limitations and, in this sense, it can be said that it aims at taking a new step. The study, as a subject which put on the search indicated above frequently on agenda, refers to the matter of realizing the outward-looking policies over the restructuring of the urban spatial configuration and of the industrial capital. It is known that, in social formations that are transferred from the national development policies to the liberal internationalization policies, especially during the development period, the industrial capital under preservation, has gotten involved with serious adaptation problems with the internationalization processes. Under liberal structuring, while many growth poles develop at the national geography, the withdrawal of the older growth poles appears to be an observed reality. As this changing pattern at the national space has found its meaning mainly within a style that targets at the performance of the capital on matter of compliance; underpinning this performance were serious governmental interventions. In other words, national governments, during this restructuring, hold the power to determine the spatialIll specialization and development with transposition of incitement and sources of various items. Considering the geography of Turkey, it can easily be determined that the restructuring processes after 1980 did not develop as to be independent from the general rules discussed above and many economical and spatial relations of the past have been subject to change over this geography. The Aegean region and the city of Izmir, within this restructuring process, outstrips to be an example that have experienced hardship at `compliance` with these structurings. While it was possible to read this hardship in question, in terms of basic economical indicators relative to the capital of the region, specifically, it also was possible to determine the spatial reproduction crisis of Izmir as a specific political and administrative center. On the condition where this quality of interposed structure of reality is not conceived, it is neither possible to increase the performance of both the region and the city of Izmir on national scale, nor can the consciousness pertaining to the inquiry that the strategies to be fostered at two fields in encountering the crisis are in connection and coordination with each other. The strategies developed by the industrial capital aiming at overcoming the reproduction crisis were directed mainly towards the spatial decentralization policies. The organized industrial zones and the integrated settlement projects at the closer and farther peripheries of the city, undoubtedly aims to ease the production and circulation relations and to redevelop the empty pieces left around the city. However, particularly depending on the structuring characteristics of the capital after 1980, it can be indicated that the possibility of the realization of this scenario occurs to be very low for the time being. There are two factors that determine this result. The first one is the sectoral traditions of the industrial capital having been developed under the risk conditions after 1980. The second one, then, is the increase in the number of firms that have small capital, attain high dependency on the central city and that probably work as subcontractors. The biggest thresholds standing ahead of realization of the spatial scenarios of capital are mainly due to the structuring of capital after 1980, and this structuring strategy, has cut the way to the alternativeIV spatial transformations. Within the existing planning practice, conceptualizing and the ability to intervene the reality at both areas, are very limited and, for this reason it can be indicated that instead of a structural change proposal to the city, revisions of the partial areas have been contended. In order to overcome the reproduction crisis, it is obvious that gathering of the two or three sides that represent the crisis would not be sufficient, a thinking systematic that conceptualizes the relations between different realities should be fostered, and in such complicated subjects, it is necessary to accomplish an identity of a planner who could develop an ethic complying with the intervening process at political grounds as well. 249 |