Popis: |
Bu çalışma, küreselleşme sürecinde egemenlik kavramının dönüşümünü incelemektedir. Çalışmanın amacı, küreselleşme sürecinin egemenlik kavramının anlamı üzerinde meydana getirdiği değişiklikleri ortaya koymaktır. Çalışma, klâsik egemenlik anlayışının günümüzde değerini ve geçerliliğini kaybetmiş olduğunu, bu süreçte yaşanan pek çok gelişmenin ulus devletlerin egemenliklerinin aşınımına neden olduğunu, küreselleşme sürecinde egemenliğin sınırlandırıldığını ve demokratik niteliklere kavuşturulduğunu iddia etmektedir. Egemenlik kavramı, XVI. yüzyılda Avrupa’da, feodaliteden ulus devlete geçiş sürecinde ortaya çıkmıştır. Egemenlik bu süreçte devletin hükmetme yetkisini meşrulaştıran başlıca araç olmuştur. Jean Bodin ve Thomas Hobbes’un düşünceleri üzerine kurulan klâsik egemenlik teorisi, egemen gücün “mutlak”, “sınırsız”, “tek”, “bölünemez” ve “devredilemez” olduğunu savunmuştur. Klâsik egemenlik anlayışının bir sonucu olarak dönemin ulus devletleri, egemenliğin yegâne temsilcileri olarak, hem kendi ülkelerinde hem de uluslararası ortamda hukukun, siyasetin, ekonominin ve kamu politikalarının tek belirleyicisi olarak hareket etmişlerdir. Oysa küreselleşme sürecinde yaşanan pek çok gelişme, artık egemenlik açısından farklı bir noktaya gelindiğine işaret etmektedir. Bu süreçte federalizmin, kuvvetler ayrılığının, hukuk devletinin, insan haklarının, uluslararası hukukun, uluslarararası- üstü örgütlerin, çok uluslu şirketlerin ve sivil toplum kuruluşlarının ortaya çıkmasıyla “mutlak”, “sınırsız”, “tek”, “bölünemez” ve “devredilemez” gibi niteliklerle anılan klâsik egemenlik anlayışının savunulması imkânsız hale gelmiştir. This study examines the transformation of the concept of sovereignty in the process of globalization. The purpose of this study, the changes caused by the globalization process is to determine the meaning of the concept of sovereignty. The study of classical concept of sovereignty is lost today, the value and validity, has been brought into the process of globalization claim that sovereignty is limited and democratic qualities. The notion of sovereignty, XVI. century Europe, feudalism, nation-state emerged in the transition. Sovereignty has been a primary instrument in this process legitimizes the authority to rule over the state. Jean Bodin and Thomas Hobbes founded on ideas of the classical theory of sovereignty, sovereign power “absolute”, “unlimited”, “single”, “indivisible” and “inalienable” advocated that. As a result of the Classical period, the concept of sovereignty of nation states, as the representatives of the sole sovereignty, both in their own countries as well as international law, politics, economics and public policy acted as a single determinant. However, a lot of progress in the process of globalization, is now interpreted as a different point in terms of sovereignty. In this process, federalism, separation of powers, state of law, human rights, international law, international organizations, with the emergence of multinational corporations and non-governmental organizations “absolute”, “unlimited”, “single”, “indivisible” and “transferable” as classical concept of sovereignty has become impossible for the defense of the said qualifications. |