Popis: |
Şiddetin türleri, tanımı, amaçları, araçları ve uygulama biçimleri farklılık gösterse de, genel anlamda şiddet, doğrudan veya dolaylı olarak karşıdakine zarar verme durumudur. Aynı zamanda bireysel, kitlesel veya siyasi boyutta karşılaşılabilen bir zor ve zulüm halidir. 21. Yüzyıl, şiddetin tamamen bitirilemeyeceği, ancak kontrol altına alınabileceği gerçeği ile biçimlenmektedir. Bu makalede, "şiddet ile siyaset" arasındaki etkileşim analiz edilecektir. Şüphe yok ki, böyle bir etkileşim ortamının bulunmaması gerekir. Ancak günümüzün ortak varoluş düzeyi olarak siyaset, şiddetin bir araç olarak kullanıldığı veya şiddetin etkisine maruz kalan bir alandır. Şiddet otoriter ve özellikle totaliter rejimlerde sistematik bir siyasi araca dönüşürken, yoğun kitlesel gerilimin ve terörün yaşandığı koşullarda ise, siyasete nüfuz edebilen kaotik bir güç ortaya çıkmaktadır. Devletli düzenin varlık sebebi olarak görülen hukukun yaptırım gücünün, her zaman iradî (hegemonya) değil, gerektiğinde zecrî (zor) olması, siyasetin şiddet üretmesine denk gelmektedir. Siyasetin, gerektiğinde düzenin selameti, toplumun huzuru ve devletin bekası adına zora başvurması da gerekebilmektedir. Ancak rızaya dayalı hegemonik ilişkiler içinde, yani iradî olarak da olsa, hukukun kötüye kullanımı bir şiddet temeli oluşturur, hatta bir şiddettir. Aynı şekilde kültür temelli uğrakların, örneğin din ve etnikçiliğin siyasallaşması da, şiddet üretecek bir etkiye sahiptir. Ortaya çıkan terör ise, siyasetin dinamiklerini etkileyen, yapısını bozan ve şiddeti siyasetin alanına taşıyan çok daha ağır bir etki yaratmaktadır. Despite the differences among the types, definitions, tools and methods of the application of violence, in the general sense it is the circumstance in which the other one is harmed directly or indirectly. It is also the situation of force and oppression in which _individual, massive or political dimensions may be experienced. The 21St century is being shaped with the reality that the violence cannot be eliminated completely but it can be controlled. In this paper, the interaction and the level of interaction between the “violence and politics” will be analysed. There is no doubt that there should not be an environment allowing such an interaction. However the politics, as our common existence level in the present, is the field either manipulating the violence or exposing to the violence. While the violence is turning into systematic political tool in authoritarian and especially totalitarian regimes, in the presence of conditions where the intensive mass stresses and terror prevail, chaotic force which could influence the politics emerges. The sanction power of the law that is seen as the reason for the existence of the State order does not correspond with the generation of violence by the politics since it is not voluntary and obligatory if necessary. For the sake of law and order, peace of the society and the survival of the State, use of force by the politics can be required in case of necessity. However, in consent—based hegemonic relations, in other words even it is voluntary, the abuse of the law generates basis for the violence, moreover it is the violence. In the same manner, politicisation of the culture—based resorts such as religion and ethnicity has an impact causing violence, as well. The terror as an outcome has much heavier effects on the political dynamics which deforms its structures and brings the violence into the field of politics. |