Popis: |
Tanzimat’tan sonra başlayan eğitim, hukuk, bürokrasi alanındaki dönüşümün ve devlet kurumlarına batılı bir kimlik kazandırma sürecinin aynı hızla II. Abdülhamid Dönemi’nde de devam ettiği dikkat çekmektedir. Bu değişimi inşa edilen yeni kamu binaları üzerinde de gözlemleyebiliriz. Osmanlı kurumları Tanzimat’tan sonra geçirdiği yapısal değişimin yanı sıra fiziksel olarak da değişime uğramıştı. Zira klasik dönemde sadece başkent İstanbul’da belirli görevlerde bulunanların daimi ofisleri bulunmaktaydı. Çoğunlukla devlet görevlisi kendi konağını ofis olarak kullanmakta idi. On dokuzuncu yüzyıldan itibaren ise gerek İstanbul›da gerek vilayetlerde okul, hükümet konağı, karakol, kışla gibi yenikamu binaları ortaya çıkmaya başladı. Devlet teşkilatının adeta anıtlaşmaya başladığı bir döneme girilmiştir. Tanzimat’tan sonra devlet yönetiminde başlayan değişim kentin mimari dokusuna da yansımış ve kentin yeniden şekillenmesinde de önemli bir rol oynamıştır. IL Abdülhamid Dönemi’ne gelindiğinde İstanbul’da bugün ayakta olan pek çok yapının bu dönemde inşa edildiğini görmekteyiz. Dönemin tanınmış ve en yetkin mimarları İstanbul’un yeni çehresine mimari üslupları ile derin izler bırakmıştır. Bu mimarlar arasında Levanten Alexandre Vallaury ve İtalyan Raimondo D’Aronco dikkat çekmektedir. İstanbul’a çağın ihtiyaçlarına cevap veren değişik fonksiyonlu pek çok yapı kazandıran, mimar Vallaury ve D’ Aronco’nun eserlerinde, batı tarzının yanı sıra yerel mimariyi de öne çıkaran tarihsel formların kullanıldığı bir yaklaşım tarzı gözlenir. |