Popis: |
Tarih; Sâmi dillerinden Akkadca’da, Habeşçe’de ve İbrânîce’de “kamer, zaman, ayı görmek” anlamlarına gelen “yareah” kelimesinin Arapçaya “erreha/verreha” olarak geçmiş olan halinden türemiştir. “Aya göre vakit tayin etmek, bir şeyin oluş zamanını ve olaylar zincirini tespit etmek” gibi anlamlara gelmekle beraber bu kelime, Farsça ve Türkçeye de Arapçadan geçmiştir. Tarih, insanlığın olumlu veya olumsuz bütün eylemlerini, düşünce ve tutumlarını kayıt altına alan bir bellektir. Yani, “Tarih, fert ve toplum olarak insanlığın geçmişinden ve insanların meydana getirdikleri maddi ve manevi değerlerden bahseden bir ilimdir.” Mirhond, tarih bilmenin tarihte yaşamış olan bütün insanlığın tamamına danışmak, fikir almak gibi olduğundan bahsetmiştir. İslâm; sözlükte “kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak” anlamlarına gelmekle beraber Allah’a ve Onun dinine inanmak, emirlerini uygulamak, insanları akl-ı selîm bireyler olmaya davet etmek gibi amacı olduğunu da söyleyebiliriz. İslâm, zamanla insan, toplum, devlet gibi beşerî konularda kendine has ilkeleri ve felsefesi olan tarihin, kültür ve uygarlığın öncüsü ve adı olmuştur. Bizim için esas olan bu iki unsurun kelime anlamlarına değindikten sonra ileride göreceğimiz yığınla ilkleri barındıran İslâm Tarihi’nin nasıl ortaya çıktığına bakalım. Araplar, İslâmiyet’le tanışmadan önce de aslında yaşadıkları coğrafya sebebiyle Fars, Bizans, Yahudi, Hıristiyanlarla iktisadi, siyasi ve kültürel ilişkiler içerisinde olmuşlardır. Bu da Arapların her şeyden bihaber yani sanıldığı gibi kapalı bir toplum olmadıklarını gösterir. |