İnanç öğretiminin psiko- pedagojik temelleri
Autor: | Taştekin, Osman |
---|---|
Přispěvatelé: | EBYÜ, İlahiyat Fakültesi |
Jazyk: | turečtina |
Rok vydání: | 2003 |
Předmět: | |
Popis: | İnsan yaratılışı gereği, inanç sahibi olmaya eğilimlidir. Evrende yaratılan en zeki ve dolayısıyla en güçlü varlık konumunu koruması ancak yaşayabileceği olumsuzlukları göğüsleyebilecek manevi olgunluğu yakalamasıyla mümkündür. Bu noktada, iman, manevi boşlukları doldurabitecek etkin bir değer olarak karşımıza çıkar. Bireyin, hayatın türlü sıkıntıları içerisinde daha ümidi, korkusuz, verimli ve kendi iç dünyası ile barışık olabilmesi bu duyguyıl doğru yönde ve şekilde yaşamasına bağlıdır. Ancak yanlış inanç öğretimi, özellikle çocuklarda, günlük yaşanıını etkileyebilecek ruhsal olumsuzlukları yaşamasına ve dolayısıyla ınenfi kişiliğin oluşmasına da neden olabilir. inancın çocukluk döneminde kazanılmaya başlandığı dikkate alımnca bu konudaki öğretimin gelişigüzellikten uzak olması kaçınılmazdır. Çocuğun psikolojik ve zihinsel gelişim özelliklerinin bilinmesi, algılayabileceği kadarının verilmesi ve korku yerine sevgi öğesinin ağır bastığı öğretim tarzının tercih edilmesi, onun iç dünyasında meydana gelebilecek olumsuzlukları önlemede yardımcı olacaktır. Eğitim bilimi, temelde insanı tanımaya çalışarak, bireyi hem kendi hem çevresi ve belki daha evrensel anlamda dünya milletleri içerisinde daha uyumlu bir varlık haline getirmeyi, kısaca insana hizmet etmeyi ve onu mutlu etmeyi hedefleyen bir çaba içerisindedir. Bu yüzden eğitim, "b~ey ve bireyin davranışlarıyla uğraştığı için psikoloji, toplumsal bir kurum olduğu iÇin sosyoloji, ekonomik bir yatırım olduğu için ekonomiyle yakın ilişkilidir." 1 Hatta, evrende toplumsal barışı sağlamak için .. gerekli öğrenme imkanları sunrnayı amaçlayan ve dÜnya literatürüne yeni girıniş bir bilim dalı olan Barış Eğitimi (Peace Education); "insanlara sevgi ve saygıyla hareket etmeyi, kişiler arası sağlıklı ilişkiler kurmayı, kargaşa ve anlaşmazlıkları çözmeyi, sosyal adaleti temin etmeyi, dünya doğal kaynaklarından eşit şekilde istifade etmeyi, savaşın sebeb ve sonuçları hakkında bilgilendirmeyi, tabiat-insan-Allah ilişkisini düzenlemeyi, kişinin komşusuyla, diğer insanlarla birlikte barış içinde yaşamayı amaçlayan bir sosyal bilim dalı"2 olarak karşımıza çıkar ve eğitimin amaçlarını ve uygulaıroı alanını evrensel platforma taşır. Ancak eğitime ister genel anlamda isterse ekonomi, politika, din, aile gibi toplumsal kurumlarla ilişkisi açısından bakılsın, ortak payda insanın işlenrnesidir. Aslında tüm bilimlerin insanların öğrenme merakı ve ihtiyaçları sonucu oluştuğunu ve geliştiğini söyleyebiliriz. Bu ihtiyaçların yalnızca maddi alanda olmadığı, duygusal ve zihinsel ihtiyaçların tatminini de kapsadığı açıktır. Nitekim, Türk Milli 'Eğitiminin genel amaçlarından birincisi; Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren... yurttaşlar yetiştirmek, ikincisi; beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere sahip kişiler yetiştirmektir. 3 Bu amaçların gerçekleştirilmesinde en etkili yaklaşımı gösterecek bilim alanı ise, din eğitimi ve öğretimi. olarak karşımıza çıkİnaktadır. Özellikle "Batı ülkeleri, insanın içinde bulunduğu' ruhi ve sosyal problemierin çözümünde dinin moral gücüne sığınmanın gerektiğini çoktan görmüşler, onun için eğitim çalışmalarında din eğitimine çok büyük bir değer vermişlerdir."4 Ülkemizde de özellikle son yıllarda, Din Eğitimi ve Öğretimi alanında yapılan bilimsel etkiniiiderin varlığı gözlenmektedir. Bu alanda yaşanan olumlu gelişmelerin önemli bir nedeni, din eğitiminin çocuk psikolojisi, gelişimi, sosyal psikoloji, antropoloji, pedagoji vb. ile kurduğu başarılı koordinasyondur. Şunu kabul etmek gerekir ki, "din eğitimeisi artık sadece dini bilgilere sahip ve bunları anladığı şekliyle aktaran bir kişi konumunda olmayacaktır. Öğretimini yaptığı alana hakimiyetinin yanında, çocuğun sosyal, duygusal ve zihinsel özelliklerini de göz önüne almayı ve onun anlayış kapasitesini zorlarnadan, alabileceği kadarını vermeyi ilke edinrnek durumundadır. Zira gelişim basarnakları dikkate alınmadan yapılacak din eğitimi çocuğun ruhsal yapısını olumsuz yönde etkileyecek ve başarısızlıkla sonuçlanacaktır. 5 Dini hayatın temelini inancın oluşturduğu ve iman edilen kavrarnların soyut olduğu gerçeği göz önüne alındığında, din eğitiminin bilimsel ve kollektif olma zorunluluğu daha net olarak görülebilmektedir. Bu durum özellikle, somut düşünce evresinde olan ve henüz soyut kavramları algılayabilecek zihinsel olgunluğa ulaşrnarnış olan çocukların din eğitiminde önemli bir problerndir. Yapılan bir araştırmada öğretmenler şunları söylemektedir: "Dinsel bilgiler, çocuğun içinde bulunduğu zihinsel gelişimine uygun olarak verilmelidir. Din dersi, tarih dersi gibi sadece olayların bilgisi olarak öğretilernez. Allah, melek, cennet, cehennem gibi iman konuları var, helal, haram, sevap gibi kavrarnlar var. Öğrenciler bunların mahiyetini bilrnek istiyor. Fakat bazı konular. bizi aşıyor ve yanlış cevap vermernek için yüzeysel geçiyoruz."6 O halde, din eğitiminde önemli bir yer tutan soyut konuların ve kavrarnların öğretilmesinde bir takım sorunlar vardır ve bunların çözümü dini kavrarnların çocuklara hassasiyetle ve çocuk psikolojisinin tespit ettiği bilimsel çizgiler dahilinde verilmesi ile mümkün olacaktır. Aksi halde zihinsel gelişim düzeyleri dikkate ~ . alınmadan verilecek dini kavrarnlar onların hem ruh saŞlığına hem de buna paralel olarak bedensel gelişmelerine olumsuz etki edeceklerdir. Bu çalışma, dini hayat içerisinde önemli bir yer tutan inanç konusunu; 1. Din Eğitimindeki yeri ve önemi, 2. Okul çağı çocukluğuna ilişkin psikolojik, zihinsel gelişim özellikleri, 3. Yanlış inanç eğitiminin psikolojik sonuçları ve, 4. Söz konusu dönem çocuğunun inanç öğretiminde uyulması gereken ilkeler ve takip edilebilecek metotlar açısından ele almayı hedeflemektedir. |
Databáze: | OpenAIRE |
Externí odkaz: |