Popis: |
Evlenmeyle birlikte, eşler arasında bazı hak ve yükümlülükler doğmaktadır. Kanun gereği eşlerin, birbirlerine sadık kalma yükümlülüğü böyledir. Eşlerden birinin evlilik dışı ilişki yaşaması halinde, yani zina eyleminde bulunması halinde karşı tarafın, boşanma davası açma hakkı bulunmaktadır. Aldatılan eş, kişilik hakları saldırıya uğramışsa karşı taraftan manevi tazminat da talep edebilmektedir. Tüm bu hususlar Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenmiştir. Peki, aldatılan eş, aldatan eş ile ilişkiye giren üçüncü kişiye karşı manevi tazminat talebinde bulunabilecek midir? Doktrinde çokça tartışılan bu husus, Yargıtay’ın farklı tarihlerde farklı kararlar vermesine sebep olmuştur. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 2015 yılına kadar ki kararlarında soruya olumlu yanıt verirken, 2015 sonrası kararlarında olumsuz yönde karar vermeye başlamıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise 2010 ve 2017 tarihli kararlarında soruya olumlu yanıt vermiştir. Nihayet Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu, 6.7.2018 tarihinde bu konuda içtihadı birleştirme kararı vermiştir. Söz konusu Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı (E. 2017/5, K. 2018/7), evlilik birliği devam ederken, evli olduğunu bilerek eşlerden biri ile birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağını karara bağlamıştır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Alman Federal Mahkemesi kararları ile de uyumludur. Ne var ki, Yargıtay’ın içtihadı birleştirme kararı ancak üçüncü oturumda ve az farkla kabul edilmiştir. Çoğunluğun kararına karşılık karşı oylar da kararda yerini almıştır. Tartışmanın odağında, evlilik birliği dolayısıyla eşlerin birbirine karşı olan sadakat yükümlülüğü, müteselsil sorumluluk, yansıma yoluyla zarar kavramı, doğrudan kişilik haklarına saldırı, duygusal kişilik değerlerine saldırı, ahlaka aykırı olarak kasten başkasına zarar verme hususları yer almaktadır. Bu çerçevede çalışma, Yargıtay’ın söz konusu kararlarını doktrindeki görüşler ve karşılaştırmalı hukuk ışığında değerlendirmektedir. With marriage, some rights and obligations arise between spouses. Under the law, spouses are obliged to remain loyal to each other. If a spouse has an extramarital affair, that is, adultery, the opposite party has the right to file for divorce. The deceived spouse may also claim non-pecuniary damage from the other party if his personal rights have been attacked. All these issues are regulated in the Turkish Civil Code. So, can the deceived spouse be able to claim non-pecuniary damages against the third person who is in contact with the cheating spouse? This issue, which is widely discussed in the doctrine, has led the Court of Cassation to make different decisions on different dates. As a matter of fact, the 4th Civil Chamber of the Court of Cassation responded positively to the question in its decisions until 2015 and started to make negative decisions in the post-2015 decisions. The General Assembly of the Court of Cassation, in its decisions dated 2010 and 2017, responded positively to the question. Finally, the Grand General Assembly of the Court of Cassation to consolidate the case law on 6.7.2018 has decided to combine the case-law. The decision of the Supreme Court's case-law (E. 2017/5, K. 2018/7) concluded that the other spouse would not be able to claim non-pecuniary damages against the third person who had an affair with a spouse. The decision to merge the case law of the Court of Cassation is also consistent with the decisions of the German Federal Court. However, the decision of the Court of Cassation to merge the case law was adopted only in the third session with little margin. Against the majority's decision, opposing votes were also included in the decision. The focal points of the discussion are the loyalty obligation of the spouses due to the unity of marriage, joint responsibility, the concept of damage through reflection, direct assault on personal rights, assault on emotional personality values, and deliberate harm to others. In this context, the study evaluates the decisions of the Court of Cassation in the light of the views in the doctrine and comparative law. |