Popis: |
İslami ilimlere ait bilgi birikiminin belirli bir düzeye ulaşıp tedvin edilmesinden sonra mevcut bilgiyi özetleme ve düzenleme gibi her ilmin kendine has ihtiyaçları telifte daha çok ihtisar olarak isimlendirilen ilmî bir faaliyet başlatmış, bu faaliyet sonucunda muhtasar adıyla yeni bir telif türü ortaya çıkmıştır. Fıkhî faaliyetlerin mezhebe bağlı olarak yürütülmesi sebebiyle fıkıhta ihtisar, her mezhepte imam kabul edilen şahsiyetlerin görüşleri üzerine mezhep içi bir faaliyet olarak gerçekleştirilmiştir. Hanefî mezhebindeki ihtisar faaliyetlerinde, Ebû Hanîfe ile onun mezhepte imam kabul edilen öğrencileri Ebû Yûsuf ve Muhammed eş-Şeybânî’nin görüşleri esas alınmış; ihtisarın ana kaynaklarını onların görüşlerini ihtiva eden eserler oluşturmuştur. Hanefî fıkhını ihtisara yönelik ilk faaliyetler hicrî III. asırda başlasa da mezhep fıkhını kuşatıcı mahiyette ilk muhtasarlar IV. asırda Tahâvî, Hâkim eş-Şehîd el-Mervezî ve Kerhî tarafından kaleme alınmıştır. V. asırda Kudûrî’nin bu çalışmalardaki tecrübeden istifade ederek kaleme aldığı muhtasarın hemen herkes tarafından kabul görmesiyle metinler standart bir yapıya kavuşmuş; onun metnini esas veya örnek alan Vikâye, Mecma‘u’l-bahreyn, Kenzü’d-dekâik ve el-Muhtâr’ın kaleme alınmasından sonra bu eserler el-mütûn adıyla mezhebin en muteber temel metinleri kabul edilmiştir. Mezhep fıkhının ihtisar sürecinin son metinlerini temsil eden Gurer, Mültekâ, Tenvîru’l-ebsâr gibi eserler ise daha çok bunları cem, telif ve ikmal etme amacıyla kaleme alınmıştır. After the knowledge of Islamic sciences reached a certain level and was codified; the specific needs of each science, such as summarizing, and systematizing the existing knowledge, triggered a scientific activity called ikhtisar in the literature - and as a result of this activity- a new type of written literature, which was called as mukhtasar, emerged. Due to the fact that different fiqh ideas became sects over time and the fiqh activities were carried out depending on their own sect; ikhtisar in fiqh was carried out as an intra-sectarian activity on the views of individuals who were accepted as imams in each sect. The ikhtisar of the Hanafi School were based on the views of Abu Hanifa and his students, Abu Yûsuf and Muhammad al-Shaybani, who were accepted as imams in the sect; The main sources of the ikhtisar were the works containing their views. Although the first activities for the ikhtisar of Hanafi fiqh are started in the hijri III. century, the first mukhtasars encompassing the sectarian fiqh were written by Tahavi, Hâkim al-Shahîd el-Mervezî and Kerhî in the IV. century. In the 5th century, the texts gained a standard structure with the acceptance of the mukhtasar, which was written by Kudûrî by benefiting from his experience in these studies; After the writing of Vikâye, Mecma‘u’l-Bahreyn, Kenzü'd-dekâik and al-Muhtâr, which took his text as a basis or example, these works were accepted as the most reliable basic texts of the sect with the name of al-mutûn. Works such as Gurer, Mültekâ, Tenvîru'l-ebsâr, which represent the last texts of the ikhtisar process of sectarian fiqh, were mostly written as a way to collect, write and supplement them. |