30.09.2015 TARİHLİ HGK KARARI VE SONRASI EVLİ KADININ SOYADINA İLİŞKİN BİR DEĞERLENDİRME

Autor: Seldağ Güneş Peschke, Burcu Bahar Çataloğlu
Jazyk: turečtina
Rok vydání: 2020
Předmět:
Zdroj: Volume: 69, Issue: 2 399-417
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
ISSN: 1301-1308
Popis: The legal regulations on the surname of women are regulated in Turkish Civil Code No. 4721 and Code of Surname No. 2525. According to Turkish Civil Code Article 187; in marriage, men continue to use their family surnames as they were, where women have to use the surname of their husbands. This legal situation makes a contradiction according to principle of equality in Turkish Constitution Article 10. Ünal Tekeli v. Turkey, was the first case taken to European Court of Human Rights on the surname of married women. After individual application to Constitutional Court was put into force in Turkey, several cases on this matter have taken action. In these cases, Constitutional Court have decided in favor of women according to the regulations in ECHR and CEDAW. Finally, Turkish Supreme Court has changed its previous decisions on 2015, and adjudged in favor of women that using their surname before marriage is a human right and both of the spouses should enjoy this right equally. Even though, Article 187 of TCC still hasn’t been changed, it is considered that women can use their surname before marriage, if they sue after getting married. In many countries married women can continue to use their own surnames before marriage. In this article, surname of married women will be examined within examples of different countries according to Turkish Court decisions, especially after the decision of General Assembly of Civil Chambers of Supreme Court in 2015.
Türk hukukunda kadının soyadına ilişkin düzenlemeler, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda ve 2525 sayılı Soyadı Kanunu’nda yer almaktadır. TMK m. 187’ye göre, evlilik birliği içinde erkek, evlilikten önceki soyadını kullanmaya devam ederken; kadına bu hak tanınmamıştır. Bu durum, Anayasa’da yer alan eşitlik ilkesine aykırı görülerek birçok yargı kararına konu olmuştur. Konuyla ilgili ilk dava, 1995 yılında Ayten Ünal Tekeli tarafından açılmıştır. O dönemde yürürlükte olan 743 sayılı TMK m. 153 uyarınca, yerel mahkeme ve Yargıtay, Ünal Tekeli’nin evlilik öncesi soyadını tek başına kullanma talebini reddetmişlerdir. Anılan tarihte Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı olmadığı için, AİHM önüne gelen dava Ünal Tekeli’nin lehine sonuçlanmıştır. Bunu takip eden yıllarda kadının evlilik soyadına ilişkin gerek iç hukukta gerek AİHM’de pek çok dava açılmıştır. AİHM’e giden davalarda, kadının evlendikten sonra, sadece evlilik öncesi soyadını kullanma yönündeki talepleri, mahkeme tarafından haklı bulunmuştur. Ancak, bu kararlara rağmen, uygulamada bir değişiklik olmamış, kadın evlilik sonrası, TMK m. 187 gereği, kocasının soyadını kullanmak zorunda kalmıştır. Bununla birlikte, kadın, eğer isterse, evlilik öncesi soyadını kocasının soyadından önce kullanabilmektedir. Oysaki birçok ülkede, kadına evlilikten önceki soyadını tek başına kullanma hakkı verilmiştir. Kadının evlilik soyadı konusunda çeşitli ülkelerde farklı hukuki düzenlemeler bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nde de bireysel başvuru yolunun kabulünün ardından evli kadının soyadı konusunda farklı dönemlerde, çeşitli davalar görülmüştür. Bu davalarda Anayasa Mahkemesi, AİHM’in daha önce vermiş olduğu kararlar doğrultusunda değerlendirme yapmış ve evli kadının evlilik birliği içerisinde evlilik öncesi soyadını tek başına kullanabilmesi gerektiğine karar vermiştir. Nihayet, 2014/2-889 E., 2015/2011 K. sayılı ve 30 Eylül 2015 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararıyla, evli kadının evlilik birliği içinde yalnızca kendi soyadını kullanmasının bir insan hakkı olduğuna; bu hakkın kadın ve erkek arasında eşit şekilde uygulanması gerektiğine karar verilmiştir. Ancak TMK m. 187’de halen bir değişiklik yapılmadığı için, bu hakkın kullanımı ancak kadın evlendikten sonra, soyadına ilişkin dava açması halinde mümkün olabilmektedir. Bu makalede, eski düzenlemelere değinilerek 2014/2-889 E., 2015/2011 K. Sayılı HGK kararından günümüze kadar geçen sürenin bir değerlendirmesi yapılacaktır.
Databáze: OpenAIRE