Popis: |
Konuşulan bir cümleden veya yazılan bir metinden asıl maksadın ne olduğunun doğru anlaşılması bağlamın, eskilerin ifadesiyle siyak-sibakın bilinmesiyle doğrudan ilişkilidir. Son ilâhî mesaj Kur’ân-ı Kerim inmeye başladıktan hemen sonra ağırlıklı olarak şifâhî bir metin olarak aktarılmakla birlikte Hz. Peygamber’in görevlendirdiği vahiy kâtipleri aracılığıyla da kayıt altına alınmıştır. Her metinde olduğu gibi Kur’ân metninde de ayetlerin bütünlüğüne ve ayetler arası bağlamsal ilişkiye dikkat etmek gerekir. Kur’ân ayetlerinin doğru ve maksadına uygun anlaşılmasında bunun kaçınılmaz bir husus olduğu söylenebilir. Hacim olarak çok küçük, kısa ve öz dört ayetten oluşan İhlâs Suresi, ayetlerinin birbiriyle sıkı, kopmaz bir bağlantısı olan, zengin içeriğiyle ve birçok ayetle bağlam ilişkisiyle dikkat çeken kısa surelerden biridir. Bu özelliğinden dolayı Hz. Peygamber tarafından Kur’ân’ın üçte biri gibi sayılmış ve böyle değerlendirilmiştir. Çünkü onda bütün ilâhî dinlerde ortak ve temel ilke kabul edilen ve sureye ad olarak verilmiş “ihlâs” sözcüğünün anlamıyla da uyumlu olarak bütün peygamberlerin savunduğu saf/katıksız bir tevhîd inancı eksiksiz bir şekilde anlatılır. Bu surede öteden beri yaratıcıyı merak eden insanlara, kendisine yakıştırılmayacak hiçbir sıfatla nitelenemeyecek, her türlü şirkten uzak bir tanrı tasavvuru kazandırılır. Allah’ın kendisine ortak koşulan her türlü nesneye benzemekten münezzeh olduğu, çocuk edinmenin veya bir eşe sahip olmanın O’na asla yaraşmayacağı kesin bir dille ifade edilir. Kur’ân’ın her bir ayetinde olduğu gibi bu surenin ayetlerinin de basmakalıp bir çeviri ile okunmasının derinlikli bir anlamayı sağlanmada yeterli olmayacağı düşünüldüğü için müfessirler bu surenin tefsirinde Kur’ân bütünlüğüne ve ayetlerin iç-dış bağlamına azami derecede dikkat çekmişlerdir. Sûrenin bütün ayetlerinde vurgusu yapılan Tevhîd, sadece Allah’ın birliğini kabul ile sınırlı olmayıp, hayatın bütün alan ve katmanlarında düzen, intizam, birlik ve uyumluluğu ifade eden bir ilkedir. |