Popis: |
Allah’ın kelâm sıfatının bir tezahürü olan Kur’ân’ın yaratılmış olup-olmadığı fırkalar arasında tartışılmış; Mu’tezile, Kur’ân’ın yaratılmış olduğunu beyan ederken, Ehl-i hadis dediğimiz selefî yaklaşım, Kur’ân’ın yaratılmadığı yönünde kanaat belirtmiştir. Ehl-i sünnet kelam ekolü ise, Kur’ân, Allah’a bakan yönüyle yaratılmamış, insana bakan yönüyle yaratılmıştır, formatında orta bir yol bulmuştur. İşte bir Ehl-i sünnet müntesibi Kemâlpaşazâde, mezheplerin ayrışmasında önemli rol oynayan halku’l-Kur’ân meselesini mercek altına alarak değerlendirmeye tâbi tutmuştur. Biz bu çalışmamızda, müellifin bu mevzûdaki görüşünü, üslûbunu ortaya çıkarmaya çalışacağız. Düşünürümüz, Risâle fî beyâni mes’eleti halki’l-Kur’ân adlı eserinde halku’l-Kur’ân meselesinde mezheplerin görüşlerini hikayeci ve tasvîri bir üslûpla anlatmış, kendi görüşünü fazla beyan etmemiştir. Ayrıca onun Risâle fî-takrîr enne’l-Kur’âni’l-Azîm kelâmullâhi’l-kadîm isimli eserinde konuya dolaylı olarak atıf yapılmıştır. Müellif, Mu’tezile’den başlayarak fırkaların, Kur’ân’ın yaratılmışlığına yönelik görüşlerini verdikten sonra, bütün fırkaların Ehl-i sünnetin karşında durduğuna kanaat getirir. Kerrâmiye ve Haşeviye gibi fırkaların görüşlerinin bir önemi olmadığını, asıl tartışmanın Mu’tezile ile Ehl-i sünnet arasında devam ettiğini beyan eder. Ehl-i sünnet telakkisini sahiplenici bir dille anlatır. İbn Kemâlpaşa, mevzûnun şekillenmesinde Nesefî’nin et-Tebsıratü’l-edille, Âmidî’nin Ebkâru’l-efkâr ve Teftazânî’nin Şerhu’l-Mekâsıd adlı eserlerinden yoğun bir şekilde istifade etmiştir. |