Popis: |
Gittikçe küreselleşen ve ulus ötesi bir dünyada insanların ulusal sınırlardan geniş çaplı göç hareketi, modern toplumlarımızın en önemli zorluklarından birini temsil ediyor. Geçtiğimiz yıllarda Batı toprakları göç yoluyla büyük bir Müslüman akını gördü. Bu hem göçmen toplulukları hem de ev sahibi toplulukları ciddi şekilde etkilemiştir. Müslüman göçmenler dışlanma, marjinalleşme ve yabancılaşma gibi göçün sosyo-psikolojik etkileriyle uğraşmak zorunda kalırken, ev sahibi toplumlar yabancı düşmanlığı, İslamofobi ve yeni sağcı popülizmin yükselişine tanık olmuşlardır. Toplumsal gerginlik çağında, Müslüman göçmenler bazen kültürel olarak seküler liberalizmin egemen olduğu toplumlarda İslami dini miraslarını korumakta zorlanıyorlardı. Bu, Müslüman göçmenlerin, en azından yüzeysel düzeyde, tamamen zıt gibi görünen dini ve ulusal değerleri müzakere etmeye çalıştıkları nesiller arası bir süreci başlattı.Bu müzakere sürecinin gerçekleştiği öncelikli alanlardan biri de eğitimdi. Hollanda, dini özgürlük hakkını destekleyen yasalar yoluyla uzun bir kurumsallaşmış İslami eğitim geçmişine sahiptir. Bununla birlikte, bu İslami okullar büyük ölçüde seküler-liberal bir ortamda faaliyet göstermektedir ve yasal olarak ulusal seküler müfredata bağlıdır. Mevcut sosyal bağlamda, okullar yoğun bir şekilde izleniyor ve çoğu kez radikalleşme ve entegrasyon karşıtı eğilimler için bir yer olmakla suçlanıyor. Oldukça yetersiz olan Hollanda'daki İslami eğitim üzerine yapılan bilimsel araştırma, Müslüman ebeveynler adına katılım ve etkinlik eksikliği ve Hollanda'nın kültürel değer ve normlarının yaygın olarak reddedilmesi gibi çok geniş kapsamlı iddiaları sürdürmektedir. Aynı zamanda, birinci nesil Müslüman göçmenlerin eğitimsel başarılarının nicel çalışmalarına odaklanma eğilimi mevcut çalışmaları hem sınırlı hem de geçersiz kılıyor.Bu tez, eğitimsel başarılara ilişkin yalnızca istatistiklerin ötesine geçmeyi amaçlamakta ve bunun yerine Müslümanların yaşadığı deneyimlere ve karmaşık değer müzakere sürecine odaklanmaktadır. Yeni ortaya çıkan ikinci nesil Müslüman göçmenler arasındaki kalitatif-ampirik araştırmalara dayanarak, yazar Hollanda'daki İslami eğitim konusunda yeni görüşler sunmaktadır. Daha önceki bilimsel ve popüler temsillerin aksine, Hollandalı ikinci kuşak göçmen toplumu, canlı, iyi eğitimli, bilgili, çok talepkar ve Hollanda ulusal değerlerine uyum sağlayan olarak ortaya çıkmaktadır. Hollandalı İslam okulu, bir radikalleşme ve entegrasyon karşıtı eğilimler alanı yerine, Müslüman öğrencilerin, ebeveynlerin, öğretmenlerin ve okul liderliğinin kimlik, dini değerler ve ev sahibi topluma entegrasyon konularında müzakere ettiği açık ve güvenli bir alan olarak işlev görür. The large-scale movement of people across national borders in an increasingly globalized and transnational world represents one of the most significant challenges of our modern societies. Over the past decades, European countries, such as the Netherlands, have experienced a great influx of Muslim migrants. This has severely impacted both migrant communities and host societies. Muslim migrants have had to deal with the socio-psychological effects of migration, such as exclusion, marginalization and alienation, while host societies have witnessed a rise of xenophobia, Islamophobia and new rightist populism. In this era of societal tension, Muslim migrants have sometimes struggled to preserve their Islamic religious heritage in societies that are culturally dominated by secular-liberalism. This has initiated an inter-generational process in which Muslim migrants attempt to negotiate religious and national values that, at least at surface level, seem to be diametrically opposed.One of the primary domains were this process of negotiation takes place is education. The Netherlands has a long history of institutionalized Islamic education through laws that support the right to religious freedom. These Islamic schools however operate in a largely secular liberal environment and are legally bound to national secular curricula. In the current social context, the schools are heavily monitored and more often than not accused of being sites for radicalization and anti-integration tendencies. Scholarly research on Islamic education in the Netherlands, which is fairly meager, maintains several far-reaching claims such as lack of engagement and agency on behalf of Muslim parents and a prevalent rejection of Dutch cultural values and norms. It also tends to merely focus on quantitative studies of the educational achievements of first-generation Muslim migrants, which makes the current state-of-the art both limited and outdated.This thesis aims to go beyond mere statistics on educational achievements and focuses instead on the lived experiences of Muslims and the complex process of value negotiation. Based on qualitative-empirical research amongst the newly emerging second-generation of Muslim migrants the author offers new insights into the case of Islamic education in the Netherlands. Contrary to earlier scholarly and popular representations, the Dutch second-generation migrant community emerges as vibrant, well-educated, informed, highly demanding and accommodating of Dutch national values. The Dutch Islamic school, rather than a site of radicalization and anti-integration tendencies, functions as an open and safe space where Muslim students, parents, teachers and school leadership negotiate questions of identity, religious values, and integration into the host society. 115 |