Byzantine heritage depicted: the aqueduct of Valens in the historical topography of Istanbul

Autor: Sarikaya Işik, Fatma
Přispěvatelé: Yoncacı Arslan, Pelin, Mimarlık Tarihi Ana Bilim Dalı
Jazyk: angličtina
Rok vydání: 2019
Předmět:
Popis: Valens Su Kemeri, İstanbul'un tarihi katmanlarına atıfta bulunan, günümüze kadar ayakta kalabilmiş Erken Bizans Dönemi eserlerinden birisidir. Tarih boyunca su sıkıntısı çeken bu kent, Bizans başkenti Konstantinopolis'in kuruşunun on beşinci yıldönümünde İmparator Valens tarafından Trakya Su Yolları'nın bir parçası olarak 371 yılında tamamlanmıştır. İmparator II. Konstantin tarafından başlanmış bu büyük altyapı projesi 240 kilometreye uzanan toplam uzunluğu ile antik Roma döneminde yapılmış en uzun su yolu olarak bilinir. Valens Su Kemeri, günümüzde kullanılan adı ile Bozdoğan Kemeri, şehir içi suyunun dağıtımda kritik bir noktada pozisyonlanır; kentin üçüncü ve dördüncü tepeleri arasında Haliç'e paralel olarak uzanır. Toplam uzunluğu 971 metre olan bu yapı deniz seviyesinden 56-57 metre yukarıdadır; yer yer iki katlı olan kemerleri ile maksimum yüksekliği 28-29 metreye uzanır.Bu dördüncü yüzyıl su kemeri, sonraki dönemlerde çeşitli restorasyonlar geçirmiş, kentin su kapasitesi Theodosius Hanedanlığı'ndan sonra gelen imparatorlar tarafından korunmaya çalışılmıştır. 15. Yüzyıla gelindiğinde çok sayıda kuşatma ve felaket geçirmiş ve küçük bir merkez haline gelmiş Bizans imparatorluk şehri, Osmanlılar tarafından alınmasından sonra çeşitli restorasyon ve yeniden yapılanma süreçleri geçirmiştir. Su yollarının tamiri ve Valens Su Kemeri'nin yenilemesi de en önemli şehircilik faaliyetleri arasında görülmüş, başkentlerine kesintisiz su sağlamak amacıyla Osmanlı imparatorları büyük yatırımlar yapmıştır. Halkalı bölgesinden çok sayıda yeni su yolları yapılmış, bütün bu kanallar şehir içine dağıtılırken Valens Su Kemerini kullanmıştır. Eski Saray, Topkapı Sarayı, Fatih Camisi gibi büyük yapılar ile beraber, bu kemer şehrin daha çok üst kotlarına su vermiş; alt kotları ise on altıncı yüzyılda II. Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Kıkçeşme Su Yolları tarafından beslenmiştir. Valens Su Kemeri inşa edildiği dördüncü yüzyıldan, Osmanlı Döneminin sonuna kadar şehre hizmet etmiş, kent içinde adeta bir can damarı rolü üstlenmiştir.218Bütün bu fonksiyonel rolünün dışında, Valens Su Kemeri önemli bir kentsel eleman olarak karşımıza çıkar. Bizans şehrinde Havariyyun Kilisesi ile Theodosius Forumu arasında uzanan bağlayıcı bir eleman olarak görünür. Aynı zamanda kentin anayolu olan Mese'ye paralel olarak yerleşmiş, bu yolun kuzey kolu boyunca devam eden bir kemerli yolu anımsatmıştır. Erken Bizans şehrinin siluetinde ise Aya Sofya ve imparator sütunları ile beraber yer alan az sayıda belirleyici ögeden biri olmuştur. Şehrin Osmanlılar tarafından alınması ile beraber, çok sayıda dini ve idari yapı kentsel topografyaya eklenmiş, şehrin silueti minareler ve kubbeler aracılığıyla bezenmiştir. Çok sayıda yapı arasında mekânsal algısı azalsa da Valens Su Kemeri şehir manzaralarında görünürlüğünü sürdürmüştür. Bu uzun yapının iki ucu II. Mehmed tarafından Fatih Camisi ve Eski Saray yerleştirilmiş, kentin başlangıçtaki biçimlenmesi kemer etrafında yerleşmiştir. Sembolik anlamlarının dışında, imparatorun bu bölgeyi seçmesi suya yakınlığı ile açıklanmıştır.Değişmekte olan kentsel topografyada Valens Su Kemeri'nin süregelen yeri bazı yazılı kaynaklarda belirtilse de orijinal ve güncel kaynaklar ile mimarlık tarihi literatüründe bir anıt olarak bahsedilmemiş, hakkında parçalı bilgiler verilmiş ve kapsamlı bir şekilde çalışılmamıştır. Çoğunlukla kemer teknik yönleri ile incelenmiş ve su yolları çalışmalarına dahil edilmiştir. Halbuki, kentsel peyzajda varlığını sürdüre gelmiş nadir yapılardan biri olan bu su yapısının bir odak noktası halinde çalışılması oldukça yerindedir.Valens Su Kemeri'nin görünümü Osmanlı İstanbulu'nun kentsel topografyasında çok sayıda ve çok çeşitli görseller tarafından temsil edilmiştir. Kuş bakışı görünümler, minyatürler, haritalar, panoramalar, gravürler, tablolar, atlaslar tarafından bu yapının görünümü defalarca üretilmiştir. Fotoğrafçılık ve sinemanın gelişmesiyle birlikte İstanbul'un güncel görsel kayıtları da bu kemeri çok çeşitli araçlar ile temsil etmişlerdir. Fotoğraflar, kartpostallar, belgeseller, televizyon dizileri ve hatta ünlü video oyunlarında İstanbul kentinin bir parçası olarak gösterilmiştir. Kendi günümüzde deneyimleyen kimseler için görsel olarak albenisi olan, büyük Atatürk Bulvarı'nı taçlandıran bir kemerler dizisidir.219Bu çalışma Valens Su Kemeri'nin Osmanlı İstanbul'unun dönüşen kent topografyası içerisindeki rolüne odaklanmıştır. On beşinci yüzyıldan on dokuzuncu yüzyıla kadar geçen üç asırlık süreçte üretilmiş çeşitli görsel dokümanlar üzerinden bu su yapısının bu topografyadaki kültürel, mekânsal ve kentsel ilişkileri incelenmiş ve kemerin zamanın ötesinde olan anıtsallığı değerlendirilmiştir. Tezin ilk kısmında kentin Bizans ve Osmanlı başkenti olarak kuruluşu ve yapısal çevre değerlendirilmiş, tarih boyunca inşa edilmiş su yolları ve şehir içi şebekeleri incelenmiş ve Valens Su Kemeri'nin fonksiyonel olarak önemi ve yapılı çevredeki konumu üzerinde durulmuştur. Daha sonra ise bu çalışmanın temel odağı olan görsel dokümanlar üç ayrı kısımda incelenmiştir. İlk olarak kentin en erken haritalarına odaklanılmış, Buondelmonti ve Vavassore'nin on dört, on beş ve on altıncı yüzyıllar boyunca ürettikleri haritaları ile, George Braun ve Franz Hogenber'in yeniden ürettiği temsiller incelenmiştir. İkinci kısımda Osmanlı tarafından yapılan ve başkenti tanımlayan Matrakçı Nasuh'un minyatürü, Hünername'deki İstanbul haritası ve on yedinci yüzyılda Kitab-ı Bahriye'nin kopyalarına eklenen iki adet büyük İstanbul haritasına yer verilmiş, aynı zamanda bu süreç içerisinde üretilmiş Osmanlı su yolları haritaları incelenmiştir. Görsellerin üçüncü aşamasında ise on altıncı yüzyıldan itibaren ortaya çıkan ve oldukça yaygın bir tarz haline gelen panoramalar konu edilmiştir.Çalışmanın sonuç kısmında, bütün bu görsel dokumanlar ışığında Valens Su Kemeri'nin İstanbul'un tarihi topografyasındaki rolleri adım adım işlenmiş, bu su yapısının fonksiyonunun ötesinde anıtsal bir statüye kavuşması değerlendirilmiştir.Osmanlı İstanbul'unu tanımlayan en erken görsel on beşinci yüzyılda üretilen Christoforo Buondelmonti'nin Düsseldorf kopyasında bulunan kuş-bakışı görünümdür. Şehrin yeni sahiplerini ve İslami kimliğini gösteren ilk temsil olmasının dışında, Valens Su Kemeri'nin de en eski tasviri bu belgeye aittir. Kemer İstanbul kentinin tam ortasında, Fatih Camisinden Bizans Akropolünde bulunan Topkapı Sarayı'na doğru uzatılmıştır, büyük gövdesi kolonlu bir caddeyi anımsatır. Eski Saray, Eyüp Camisi, Bizans sütunları, Aya Sofya, Hippodrom göze çarpan yapılardandır. Orta Çağ şehirlerindeki en önemli yapılardan biri olan güçlü ve220yüksek sur duvarları detaylıca resmedilmiştir ancak az sayıda ve sembolik önemi olan yapılar surlarla çevrili boş bir şehirde yüzüyormuşçasına tasvir edilmiştir. Şu açıktır ki, önceki Buendolmonti kuş-bakışı haritalarında olduğu gibi bu görsel de kentsel tasvirlerin erken örneklerindendir ve gerçekçi olmaktan çok ikonlara ve sembolizme önem vermektedir. Bütün bu kompozisyon içerisinde resmedilen Valens Su Kemeri İstanbul'un fetihten sonra yeniden yapılanmasını ve Bizans elemanlarının restore edilip kullanıldığını hatırlatır.On altıncı yüzyılın başına tarihlenen Vavassore'nin İstanbul haritası kent dokusunun bütününü temsil eder, anıtlar, sur duvarları ve konut yapıları ile daha tamamlanmış bir görseldir. Ancak basıldığı tarihin aksine, II. Mehmet döneminin yerleşim özelliklerini göstermektedir. Bu perspektif-harita Valens Su Kemeri'ni doğu ucundaki su terazisi ile beraber tasvir eder. Bütün kompozisyon, fantastik ögeler barındırsa da yetmiş kadar tanımlanan yapıyı kent içinde ve çevresinde resmeden, birbirleri arasındaki mekânsal ilişkileri gösteren önemli bir görseldir. Devam eden yüzyıllarda sıklıkla kopyalanıp yeniden üretmiş ve on beşinci yüzyıl Osmanlı İstanbul'u ile şehri farklı dönemler boyunca temsil etmiştir. 1550'de Sebastian Münster tarafından yenilenerek basılmış, 1572'de George Braun ve Frans Hogenberg'in Civitates Orbis Terrarum atlasında Osmanlı sultanlarının portreleri ile yeniden üretilmiştir. Bütün bu versiyonlarda su kemerinin görünürlüğü devam etmiştir.İstanbul şehrinin Osmanlı tarafından yapılan ilk tasviri Matrakçı Nasuh'un Sultan II. Süleyman'ın Irak seferini anlattığı kitabında, Beyan-ı Menzil-i Sefer-i Irakeyn'de ilk görsel olarak yer almaktadır. Bu sefer boyunca sultanın ordusunun uğradığı ve fethettiği şehirler bu kitapta resmedilmiş, böylece Osmanlı'nın karasal ilerlemesi görseller ile kaydedilmiştir. Bu bağlamda, payitahtı resmeden ilk görsel tahmin edildiği üzere sembolik bir kompozisyondur; on altıncı yüzyıl Osmanlı başkentindeki `önemli` binalar, saraylar, camiler, sultan ve hanedan yapıları tasvir edilmiştir. Aralarındaki hiyerarşi yatay ve dikey akslarla vurgulanmış, birincil sembolik yapılar bu eksenlerde yerleştirilmiştir. Valens Su Kemeri bu eksenin dışında, Fatih Camisi ve Eski Saray'a yakın bir lokasyonda görünmektedir. Her ne221kadar birincil önem taşıyan yapılardan görünmese de imparatorluk başkentini gösteren bu anıtlar koleksiyonu içinde yer almıştır.Piri Reis'in Kitab-ı Bahriye'sinin iki ayrı on yedinci yüzyıl versiyonu, London-718 ve Berlin-57, iki büyük İstanbul kompozisyonu sunmaktadırlar. Diğer versiyonlardan daha büyük ölçüde ve yatay olarak ikişer sayfada basılı olan bu haritalar, İstanbul kentinin daha fazla İslamlaştığı bir dönemi gözler önüne serer. Aynı zamanda Akdeniz coğrafyanı belgeleyen bu atlaslara on yedinci yüzyılda başkent tasvirlerinin eklenmesi Osmanlı Devleti'nin bu bölgedeki varlığını temsil eder. Her ikisinde de Suriçi bölgesinde belli başlı anıtlar göze çarpar; Topkapı Sarayı, Sultan Camileri, Aya Sofya, bazı Bizans sütunları ve Valens Su kemeri. Bu yapılar haricindeki bölgeler tekdüze sıra evler ve kırmızı çatılar ile doldurulmuştur. Bütün bu minareler ve kubbeler arasında su kemerinin resmedilmesi onun İslamlaşmış Osmanlı başkentine kesin olarak dahil olduğunun kanıtıdır. Aynı zamanda, kitabın spesifik fonksiyonu içerisinde bu kemer Osmanlı'nın bölgesel imajının bir parçası haline gelmiştir.Valens Su Kemeri'nin teknik izdüşümleri, Osmanlı Su Yolu Haritalarında tasvir edilmiştir. Bu haritalar farklı su yollarını temsilen on yedi ve on sekizinci yüzyıllarda saray içerisinde bulunan hassa mimarlar ocağı tarafından hazırlanmıştır. Su Nazırı ve diğer teknik elemanların kullanımı için üretilen bu sarmal çizimler çoğunlukla su yolunu kaynağından başlayarak şehir içi dağıtım şebekesine ve önemli görülen binalara olan yoluna kadar resmeder. Bu yol üzerindeki, su kemerleri, su kubbeleri, maksemler ve su terazileri gibi su yapıları gösterilirken aynı zamanda kent içerisinde bulunan çeşitli mimari elemanlar, topoğrafyaya ait özellikler ve kentsel çevre hakkında çeşitli ip uçları ve bilgiler mevcuttur. Yani bu haritalar topografyayı tanımlamak üzere hazırlanmamış olsalar bile su yolu üzerinde ve yakınında resmedilmiş belli başlı anıtlar, özellikle camiler, saraylar, çeşme ve hamamlar hakkında detay vermektedirler. Valens Su Kemeri 1607 yılına ait olan Beylik Su Yolu Haritasında, on yedinci yüzyılda hazırlanmış Köprülü Su Yolları Haritasında, on sekizinci yüzyılda hazırlanmış Süleymaniye Su Yolu Haritasında ve yine bu yüzyıla ait olan Beylik Su Yolları Haritasında görünür. Bütün bu teknik222haritalarda ön görünüşten iki boyutlu olarak çizilmiştir fakat bu sayede cepheden bazı bilgiler verir. Diğer görsel tasvirlerde görünmeyen kemerin on altıncı yüzyıldaki büyük depremde (Kıyamet-i Şuğra) yıkılmış olan kısmı teknik haritalarda görünmekte ve yazı ile belirtilmektedir. Bundan ayrı olarak şematik olarak tasvir edilmiş bu kemerin kent içinde süre gelen operasyonel önemi bu mimari belgelerde açıkça okunmaktadır.Bu tezin kapsamındaki bir diğer grup olan panoramalar her ne kadar on dokuzuncu yüzyılda `panorama` adını almış ve 360-derecelik açı ile üretilmiş bir dairesel bakış açısını temsil etse de Osmanlı başkentini içeren bu tür tasvirlerin ortaya çıkışı çok daha eskiye dayanmaktadır. On altıncı yüzyılda kentte artan inşaat faaliyetleri ile İstanbul'un tepeleri üzerine konumlanan sultan camileri kentin kuzey sırtlarında tasarlanmış bir ufuk çizgisi oluşturdu. Bu hareket, kente bakış açısını bir anda Haliç tarafına, kuzey yönüne döndürdü ve yeni fakat her dönemde önemini devam ettiren bir siluet kazandırdı. Bu, İstanbul şehrinin yüzyıllar boyu devam edecek olan anıtsal panoramasıydı. İki yüz yıllık süreç içerisinde dokuz ayrı İstanbul panoraması üretilmişti. Bunlardan ilki, on altıncı yüzyılda, 1559 yılında, Sultan II. Süleyman döneminde İstanbul'da bulunan Melchior Lorichs tarafından hazırlanan neredeyse 12 metreye uzanan oldukça detaylı ve kapsamlı bir panoramadır. Artist, Üsküdar'dan başlayarak, Suriçi bölgesi, Galata ve Eyüp'ü içerisine alan bu yatay görsel kente Galata sırtlarından bakar. Topkapı Sarayı başta olmak üzere, kuzey tepelerinde bulunan anıtsal camiler, Atik Ali Paşa, Beyazıt, Süleymaniye, Şehzade, Fatih ve Selim camileri ile Aya Sofya görünür yapılardandır. Valens Su Kemeri su terazisi ile birlikte Fatih ve Şehzade Camilerini bağlamak suretiyle, üçüncü ve dördüncü teperler arasında çizilmiştir. Kemerin uzun gövdesi ve yüksek kemerleri ile İstanbul panoramasında göze çarpan bir elemandır. Lorichs'in bu kapsamlı çizimi çok sayıda Bizans ve Osmanlı yapısını tasvir etmiştir ancak Valens Su Kemeri kent içindeki hissedilebilir yerini korumaktadır.Bir diğer on altıncı yüzyıl panoramik resmi Viyana Kütüphanesinde bulunan anonim panoramalar grubudur. Üç ayrı yatay sayfada, İstanbul Galata cihetinden tasvir edilmiş, Galata İstanbul tarafından çizilmiş ve Üsküdar ve Kadıköy karşıdan223resmedilmiştir. Galata ve Üsküdar mahallelerinin bu kadar eski bir dönemde böylesine detaylı ve panoramik bir tasviri olmaması açısından bu üçlü görsel büyük önem taşımaktadır. Aynı zamanda renklendirilmiş olan bu kompozisyon on altıncı yüzyıldaki yapı malzemelerini ve kent içerisinde yeşil alanları da göstermektedir. İstanbul kenti içerisinde, imparatorluk sarayları, Yedikule, Aya Sofya ve Aya İrini, Konstantin'in Sütunu, Sultan camileri ve Valens Su Kemeri görünen elemanlardandır. Kemerin taş olan yapısı rengi itibariyle açıktır. İki tepe arasında, vadi üzerinde gerçeğe çok yakın şekilde tasvir edilen bu kemer on altıncı yüzyıl panoramasında dikkat çeken bir elemandır.On yedinci yüzyıl panoramaları tasvir şekilleri ve bağlamları bakımından birbirlerinden ayrılırlar. Bu yüzyıl Osmanlı Devleti'nin Batı ile daha sıkı ilişkiler kurmaya başladığı ve çok sayıda seyyah ve artistin İstanbul başta olmak üzere, Osmanlı coğrafyasında seyahat ettiği, dolayısıyla çok sayıda edebi ve sanatsal eserler ürettikleri bir dönemdir. Georges de la Chapelle, Guillaume-Joseph Grelot, Cornelius de Bruyn ve G. H. Van Essen bu dönemde İstanbul'a gelmiş tanınmış sanatçılardan bazılarıdır. Bu yüzyıl başında Pieter Van der Keere'nin İstanbul panoraması, 1616 yılında basılmıştır. Alman sanatçı Alman haritacılığında Altın Çağ olarak adlandırılan bir dönemde eserini vermiştir; aynı zamanda çok sayıda kent tasvirleri ve Köln, Amsterdam, Hamburg, Paris, Cologne gibi şehirlerin panoramalarını yapmıştır. İstanbul panoraması detaylı bir açıklama metni içerir; bu yazı Bizans ve Osmanlı döneminde inşa edilmiş eserlerin kaydını tutar. Panoramada Üsküdar, Galata'nın güney uçları ve İstanbul şehri tasvir edilmiştir. Sarayburnu, Topkapı Sarayı, Konstantin'in Sütunu, Atik Ali Paşa, Süleymaniye, Beyazıt ve Şehzade Camileri şehrin sırtlarında yerini almıştır. Ancak başlıkları ve tasvir edilen bazı camiler birbirleri ile uyuşmamaktadır. Valens Su Kemeri üçüncü ve dördüncü tepeler arasında doğru bir şekilde konumlandırılmış ve adlandırılmıştır. Ancak çizimin genelinde çok sayıda topografik hataların mevcut olması, artistin bu şehre gelmediğini ve bu çizimin daha önceki bir görsele dayanılarak oluşturulduğunu düşündürmüştür. Su kemerinin bu panoramada bulunması, kopya bir kompozisyon224da olsa, on yedinci yüzyıl İstanbul kentinin ayrılmaz bir parçası olduğunu göstermiştir.Bir diğer on yedinci yüzyıl tasviri olan Istanbul Panoraması İsviçreli grafiker, Matthaus Merian tarafından üretilmiştir. Şehre kuzeyden bakan bu panorama Galata mahallelerinden detaylı tasvirler yapmış, insan figürleri kullanarak daha yerel ve günlük bir tablo çizmiştir. Arkada Haliç boyunca uzanan İstanbul kentinde ise anıtsal yapılar, sultan camileri ve Aya Sofya abartılarak resmedilmiştir. Minareler, kubbeler ve be kütleler olduğundan daha büyük ve uzun çizilmiş, İstanbul'un silueti bu elemanlar tarafından domine edilmiştir. On yedinci yüzyıl başında inşa edilen Sultan Ahmed Camisi ise çizimde gösterilmemektedir. Bu durum panoramanın daha önceki bir kent çizimine bakılarak hazırlandığı düşüncesini desteklemektedir. Bizans yapıları arasında Hipodrom, Bizans sütunları, Tekfur Sarayı ve Valens Su Kemeri görünür yapılardandır. Kemerin küçük gövdesi iki koca camii arasında, Şehzade ve Fatih Camileri arasında daha da ezilmiş şekilde resmedilmiştir. Kocaman bir panorama içerisinde, ölçeği kaçmış yapılar arasında küçük kemerli bir yapı olarak yerini almıştır.1662 yılında, İtalyan rahip Niccolo Guidalotto özgün bir İstanbul panoraması hazırlamıştır. Rahip çeşitli sebeplerden ötürü Osmanlı'ya karşı bir haçlı seferi düzenlenmesini istemektedir ve bir propaganda aracı olarak kıyamet sahneleri ile bezenmiş bir panorama hazırlamış ve Papa VII. Alexander'a sunmuştur. Böylece istisnai bir bağlamda hazırlanmış İstanbul tasviri ve misyonuna dair bir açıklama metni yayınlanmıştır. Rahibin tasvirinde kentsel peyzaja yaklaşımı farklı kurallar içermektedir; oldukça politik ve dini amaçlar güden bu temsilde, kıyamet sahneleri ve yazıları, melekler, mitolojik öğeler ve Barok ve Rokoko süslemeler İstanbul kentine eşlik etmektedir. Aynı zamanda üst çerçevede Tanrı'nın temsili ve Hristiyan inancı içerisindeki bazı dini öğeler bulunmaktadır. Bu bağlam içerisinde İstanbul kenti on yedinci yüzyıl panoramalarına uygun şekilde, kuzey yönünden resmedilmiş, üzerinde gösterilen eserler doğru başlıkları ile dikkatlice konumlandırılmıştır. Valens Su Kemeri, Sultan Camileri ve Aya Sofya ile birlikte kent içerisinde tanınır elemanlardandır. Bu dönemde hala varlığını sürdüren bir Bizans yapısı olan bu225kemerin, Hristiyan gücünü göstermek amacıyla üretilmiş panoramada bulunması tesadüf değildir.On sekizinci yüzyılın başında üretilmiş iki ayrı panorama kenti yeniden gerçeğe uygun bir kompozisyon içerisinde verirler. Cornelius De Bruyn'un 1698 tarihli İstanbul tasviri ile Cornelius Loos'un 1710 tarihli panoraması benzer bir yaklaşımla kuzeyden İstanbul'a bakarlar fakat Galata görünümlerini kompozisyonlarına dahil etmezler. İki panorama da daha çok İstanbul kentinin Haliç boyunca uzanmış uzun ve yatay topografyasına odaklanırlar. Sarayburnu'ndan Kara Surları'na kadar olan bölgede Topkapı Sarayı, Süleymaniye, Beyazıt, Fatih, Atik Ali Paşa Camileri, Aya Sofya, Aya İrini, Bizans Sütunları ve Valens Su Kemeri görünür ögelerdendir. Bruyn'un panoramasında kemerin yatay ve kalın gövdesine vurgu vardır. Loos'un panoraması ise kemeri bütün diğer anıtlar gibi daha jenerik bir şekilde çizmiş aynı zamanda da yatay değil daha dikey ve yüksek gövdeli bir eleman olarak gösermiştir. Her iki görselde de on sekizinci yüzyıl Osmanlı başkentine ait çok sayıda detay mevcuttur. Ayrıca Bizans su kemeri etrafındaki elemanlarla ve doğru pozisyonda resmedilmiştir.Bir diğer görsel doküman, Philipp Ferdinand von Gudenus tarafından Galata'daki İsveç elçiliğinden, on sekizinci yüzyılda çizilmiş ve oldukça tanınan bir İstanbul panoramasıdır. Neredeyse on dokuzuncu yüzyılda üretilmiş 360 dercelik panoramalar gibi kenti dairesel bir açı ile resmetmiş, en solda Dolmabahçe kıyılarından başlayarak en sağda Okmeydanı'na kadar olan bölgeyi resmetmiştir. İstanbul kenti Galata mahallelerinde görünen konut yapısının ardında, Haliç boyunca görünmektedir. Bu detaylı panoramada, on sekizinci yüzyıl İstanbul'unda birbirine benzer konut yapısı hakim olarak görünür. Bu kentsel doku içerisinde, tarihi yarımadanın ucunda Topkapı Saray-kompleksi vardır; Valide Han, Mısır Çarşısı, Yedikule ve Sülymaniye Camisi ayrıca belirtilmiş yapılardandır. Çok sayıda sultan camileri bu kompozisyonda dikkat çeker; İstanbul neredeyse tamamen 'Osmanlılaşmış' bir kent olarak tasvir edilmiştir. Yine de Bizans Sütunları, Tekfur Sarayı, Aya Sofya ve Valens Su Kemeri sınırlı sayıda gösterilmiş Bizans yapıları arasındadır. Su kemeri yapılar üzerinde uzun ve kalın bir gövde ile görünür ve226ufukta önemli bir yer kaplar; bu kalabalık panoramada ilk bakışta göze çarpan elemanlardan birisidir.On sekizinci yüzyılda üretilmiş ve bu çalışma kapsamında incelenen son görsel Pera Müzesi'nde bulunan bir çift panoramik tablodur. İstanbul kentini hem kuzeyden Haliç boyunca resmeder hem de Kadıköy cihetinden şehre bakarak Marmara kıyıları boyunca uzanışını gösterir. Kentin güney profilini göstermesi açısından eşsiz bir görseldir. İki taraftan da baktığı için çok sayıda yapıyı belgeler; Topkapı Sarayı, Aya Sofya, Konstantin'in Sütunu, Yedikule, Kara Surları ve Valens Su Kemeri belirgin anıtlardandır. Kente Galata sırtlarından bakılan birinci görselde Valens Su Kemeri tasvir edilmiş, iki tepe arasında uzanışı diğer yapılarında tasvir edildiği şekilde bir siluetmişçesine çizilmiştir.Üç ayrı kısım boyunca incelenen dört adet Avrupalı harita, üç adet Osmanlı tasviri, dört adet su yolu haritası ve dokuz adet panoramik görüntüden sonra, sonuç bölümünde Valens Su Kemerinin İstanbul kentinin topografyasındaki rolünü açığa çıkarmaktadır. Kentin ilk görselleri ile beraber görünür olan Su Kemeri, fethi ve Osmanlıların kentin yeniden inşasını temsil ettiği açıktır. Bu sebeple bu su yapısı pratik rolünün ötesinde sembolik bir statü kazanmış, bu yeniden kurulmuş şehrin simgelerinden birisi haline gelmiştir. Osmanlı eliyle üretilen minyatür haritalar ve kuş bakışı çizimler ise bir Bizans yapısı olan Valens Su Kemerini Osmanlı'nın imparatorluk peyzajına dahil etmiş, cami, han ve saray gibi yapılarla bezenmiş kentsel mekânı bu kemer ile beraber tasvir etmiş ve hatta tamamen İslami bir karakter kazanan on yedinci yüzyıl topografyasında göze çarpan nadir kentsel elemanlardan birisi olarak göstermiştir. Haliç boyunca anıtsal bir siluetin oluşması ve kente bakış açısının kuzeye çevrilmesi ise kentin kuzey sırtlarında yer alan Valens Su Kemeri'nin görünürlüğünü daha da artırmış, orijinal olarak üretilen ve İstanbul'un kuzey profilini çizen her panoramada kemer tasvir edilmiştir. Bu yapının ısrarla kent görünümünde yer alması, kent peyzajı içerisinde kalıcı bir eleman olduğunu vurgulamış aynı zamanda da İstanbul'un anıtsal siluetinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Son olarak birçok yazılı kaynakta da geçtiği üzere Valens Su Kemeri kente yüzyıllar boyunca `hayat suyunu` getirmiş, bu imparatorluk227şehrinin en büyük eksiği olan su sıkıntısını giderebilmek adına hem Bizans hem de Osmanlı dönemi boyunca imparatorlar ve sultanlar tarafından büyük harcamalar ile çok sayıda restorasyon geçirmiştir. Valens Su Kemeri'nin anıtsal varlığı kentsel yaşam için vazgeçilmez bir fonksiyonu olması ile karşılıklı bir ilişki içerisindedir ve bu sayede sayısız kent tasvirinde gösterilen elemanlardan birisi olmuş, kente hayat veren bir nehir haline gelmiştir. The Aqueduct of Valens is one of the surviving urban elements referring back to the historical layers of the city of Istanbul. In the early Byzantine era, the intra-mural water bridge was constructed as a part of the longest Roman waterlines reaching from the Thracian Peninsula. During the Byzantine and Ottoman periods, the Aqueduct maintained its critical operation for supplying water and, at the same time protected its urban presence in the urban topography. It developed into an urban monument as a distinctive feature of the Byzantine cityscape and a complementary memorial of the subsequent Ottoman capital. With the promise of analyzing the status of the Byzantine Aqueduct of Valens in the urban space of Ottoman Istanbul, this thesis aims to investigate the depictions of the monument and analyze its cultural, spatial and urban interactions in the ever-changing imperial topography. Under the light of visual documents such as maps, panoramas, miniatures and other forms of illustrations, and by a framing timeline from the fifteenth to eighteenth centuries, this study appreciates the 'timeless monumentality' of the Aqueduct of Valens in the city of Istanbul. The monument's urban roles and functions will be analyzed by exploring its viewing, visibility and its reciprocity with the surrounding elements, especially with the monumental ones. 245
Databáze: OpenAIRE