The drag of the body from feminism to post-humanism

Autor: Alay, Münibe
Přispěvatelé: Balseçen, Haydar, Batman Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Resim Anasanat Dalı
Jazyk: turečtina
Rok vydání: 2022
Předmět:
Popis: Kadın geçmişten günümüze bazen doğurganlığı temsil etmiş, bazen bir cadı olarak atfedilmiş ve her şekilde biyolojik ve toplumsal olarak ötekileştirilmiştir. Ataerkil düzen içerisinde kimlik karmaşası yaşarken ve bununla savaşırken, toplumsal cinsiyet rollerine bürünerek, evin en rütbeli kölesi haline gelmiştir. Feminizmin ortaya çıkışından itibaren kadınların kendi bedenleri, kendi hakları üzerinde çeşitli iddiaları olmuş ve bunlara erişebilmek adına büyük çaba sarf edilmiştir. Sanat tarihinin başlangıcından bu yana kadın bedeni sanatın en önemli konularından biri olarak beyaz- erkek sanatçının tuvallerini süslemiş ve izleyicilerin fetiş nesnesi olmaktan öteye gidememiştir. Ancak bazı sanatçılarda kendi bedenlerini eserlerinin hem öznesi hem de nesnesi olarak ortaya koyarak bu durumu yadsıdıklarını vurgulamışlardır. Bu bağlamda farklı sanatçıların eserlerinde kendi bedenlerini sanatın öznesi olarak kullanmaları, feminist eleştiri bağlamında değerlendirilirken bunun yanında yakın geçmişte akademik çerçevede ele alınan ve önemi gittikçe artan post-hümanizm olgusu ile bedenin dönüşüm süreci ve sanat üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Donna Haraway’ın, bedenin kendi sınırlarını aşmasını olağan kılan siborg figürü, toplumsal cinsiyetin ortadan kalkmasına ve kadınlar açısından eril tahakkümden kurtulma imkânına dönüşmektedir. Kadın ve siborg figürünün arasındaki sınır ortadan kalkınca cinsiyetsiz bir toplum oluşmaktadır. Geçmişteki beden algısının yanında gelecekte oluşabilecek cinsiyetsiz toplum şeklinin kadın açısından önemi üzerinde durulmaktadır. Feminizm ve Post-hümanizm bağlamında bedenin sanattaki yeri çeşitli sanatçıların eserleri üzerinden ele alınarak tez kapsamında üretilen sanat çalışmaları ile desteklenerek değerlendirilmektedir.
From ancient times to the present, women have been biologically and socially marginalized in every way, sometimes represented fertility, sometimes attributed as a witch. She has taken on gender roles to become the highest-ranking slave in the home while battling identity conflict in the patriarchal hierarchy. Women have made several claims about their bodies and rights and, significant attempts have been made to meet these demands ever since feminism first appeared. Since the beginning of art history, the female body, as one of the most important subjects of art, has decorated the canvases of white-male artists and has not gone beyond being a fetish object for the audience. However, some artists have emphasized that they denied this situation by presenting their bodies as both the subject and the object of their works. In this context, the use of various artists' bodies as the subject of their works is assessed in the context of feminist criticism as well as the post-humanism phenomenon, which has recently been discussed in the academic framework, and its effects on the transformation process of the body as well as its effects on art. The absence of gender and the potential end to masculine dominance for women are represented by Donna Haraway's cyborg figure, which makes it natural for the body to go beyond its bounds. A genderless society emerges when the barrier between the female and the cyborg figure disappears. The significance of the genderless society that could exist in the future for women is underlined in addition to the importance of body perception in the past. The position of the body in art is assessed in the context of feminism and post-humanism through the works of many artists and is backed up by the artwork created within the framework of the thesis.
Databáze: OpenAIRE